uy(ums)uz
Yaşımdan
on-onbeş yıl geride hissediyordum kendimi, çok gençtim, ya da genç olmak için çok geçti… Yaşıtlarım iş güç sahibi adamlar evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış, bazıları aynı kadından sıkılmış, yeni bir kadın bulup yeni çocuklar yapma peşindeydi, konut kredisine girmiş, giderek yaşlanıp kilo almışlardı, bense tığ gibi delikanlıydım, ancak bir sorun vardı, asla olmam gerektiği gibi değildim, bebek bezi peşinde koşmak, emziğin ne kadar pahalı olduğu, umrumda değildi, en yakın arkadaşlarım ben doğmadan on yıl önce ölmüştü, miras kalan kitaplarıyla idare ediyordum, yaşıtlarım, asık suratlarını gülümsemeye iterken, ben kahkaha atıyordum geceye, onlar ekonomi diyorlardı, ben hayat, onlar politika diyorlardı, ben mecbur kalmadıkça yapılacak ve konuşulacak iş değil diyordum, bakıyorlardı yüzüme, şaşkın, ölü balık gözleri çürümüş, duyarlı olmalısın diyorlardı, uzaydan mı geldin? seçenekleri sen belirlemiyorsan, özgür değilsin diyordum, özgür olduğuna inandırılmışsın… susuyorlardı yine, beş dakika sonra benzine zam gelmiş diyordu içlerinden biri… asılıyordu suratlar, konuşacak fazla şeyleri yoktu, sıkıcı insanlardı, ve aile kurmaya ihtiyaçları vardı, güçlü olmak yalnız olmaktı, dayanabilmekti çok gecelere, yine de mutluluk konusunda samimi olduklarını inandım, çünkü onlar gibi, sizler gibi asıktı gülmeden önce yüzüm… |