Kah ve Mat!
Bu derin gökyüzü kaç çeşit maviyi bilir,
Karmakarışık salar üstüne yağmurları geceleyin Huzurun altında yarınları heceleyin Bir kaç satır çizgiyi gözlerinizin altına çizin Yaşanmışlık deyin,tecrübe deyin... Parmaklarınızda hayat bulsun, Arkasında diş izi bol olan kurşun kalemler Vurun kağıda, Gözyaşı öpsün alnını şiirlerinizin... ... Değer bir kaç notaya ellerim Hüzünlü şarkıma eşlik eder Rose... Bu ses en iyisidir hamlelerin! Duyduğumda ’mat’ olurum... ... Silinmez kahve fincanındaki dudak izleri Kırk yıllık hatrı nerden buldunuz,nerden bildiniz? Bir fincan kahve kırk yılsa? Bir dudak darbesinin nedir ederi? Kaç Rose varsa yalnız(!) Kaçınız Romeo ve Juliet’i oynadınız? Oynadınızsa; Oyundur biter... ... Gölge oyunları içimde, İçimde yolunu şaşmış gözyaşları... Burnunu koluna silen çocuklar! İçimde her şey olmasını istediğim gibi... Fakat dedim ya ’Şaşırmış yolunu gözümden akan yaşlar’ İşte onlar dışıma akar... Ağlarsın, Ağlarken bir bakarsın; Ne kırk yıldan hatır Ne ömürden eser; Kalmamıştır... Fincan camdandır, Düşer kırılır... Zihninde paralanır bir şeyler Ruhunda kalır dudak lekeleri Ağlarsın, Anlarsın; Elinde kalan tek şey;Kulpudur fincanın... Bir ses duyarsın, Kırılır beraber kahve içtiğiniz fincanlar ’mat’ olursun Yalnızlığın pörsümüş gölgesinde... |
kutluyorum saygılar sunuyorum..