çoğalımtanrı ışığı söndür aksim kesiliyor alenen saat kaç yolculuğum başlayacak valizim bitkin benimsemiyor avcumu gövdem başka bir nefesi istiyor yaşlı sarmaşığın toprağında bıraktı ilk kez o gün yaklaştı ergen yusufcuk kır saçım dikkatini çekti ölümün firari kaçışlar sıyrıldı aklımdan delirdi mi yoksa şehrin ünlü filozofu kış başlıyor üstü açık kaldı kelimelerin sabaha yakın uğra kalemin menziline o an açılıyor kafesim göğe lakin içimdeki replik sakıncalı ayıldığında doyuyorsun doyuma sigaran çağırıyorsa ikindi yarısı yarıldı yağmur hislerim sarımtırak renginde günahkar eylül sonrası darbesel öyküler okuyorum çocukluğuma taş plağın cızırtılı nahoşluğunda sevişiyorum sokağım bükülüyor her boşalımda bitkisel yanlızlık tabi iklimlerin aromatik şarkıları akıyor beynime ölü bir yılan döküyor derisini dilime gözleri iri zehri süt beyazı kimliğini sahra’nın kederine bırakmış gün batımı kılındı cenazesi kördüm toprağın kefeni sızarken omurgasına ayrılığın zamanı yaklaşıyor çıplak yaram düşünürün düşü düşmandır kendisine geçici bir felç indi kentime dayanmak gereksiz mimoza kopartırken yaprağını bahar başı çoğalıyorum kısır ülkemde spermlerim yorgun ilk defa.. lamour |
Kelimeleri sıkmadan yazmanın tadı ayrı olur;
okur da öyle okuduğu için,sorunsuz getiriyorsunuz sonunu şiirin.
Saygılar...
Harun Aktaş tarafından 8/12/2012 6:55:23 AM zamanında düzenlenmiştir.