Beni affet sevgili... Üşümemeliydin sen...
Durmadan haykırırdın ya;
’’Seni Seviyorum’’ diye... Gülüyorumdum o an’ki haline... Kızıyordun; lakin neden gülüşümün sebebini öğrenmeden... Ardı sıra küsüşlerin yol alıyor ruhumun en işlek caddelerinde... Dolaşıyorum ellerim ceplerimde, cebimde senden kalma ucu yanık matematik defterinden alalade kopartılmış, karelerine yazdığın ayrılık sözlerinin olduğu kağıt... ’’Senle anlaşamıyoruz, sen çok sevmiyorsun diye başlayan, sonu ’’Seni aldattım’’ la biten...’’ Haklısın... Ben sen gibi ulu orta haykıramadım ne çok sevdiğimi, yada aldattığımı... Ben an’ı yaşadım senle an be an... Ve içimden yaşadım seni hep,anılarımla,anlık larımla, hatıralarımla... Hatırlarmısın ? Bir sohbahar gecesiydi, sanırım aylardan Eylül, günlerden Cuma idi... Annenden binbir yalan dolanla seni almıştım, köşe başı nöbetlerimi tuttuğum, erğuvanlı sokak’taki 34 kapı numaralı, 2 göz odalı evinizden... Ve sonra haram bildiğim ellerinden tutmaya utana sıkıla zoraki tutmuş, karanlıkta gözden kaybolmuştuk... Hava sertti, ve sen üşüyordun... Daha bi sıkı sarıldın ellerimin ter’ ine... Az ilerideki çay bahcesine oturmuş, işlemeleriyle göz dolduran bir semaver çay istemiştik... İlk bardağımı senin ellerinden içmek ne de hoş gelmişti sevgili... Ordan burdan sohbet ediyorduk, fakat gözlerim gözlerine tutsaklıktan olacak’ki, neden sonra titremeye başladığını gördüm... Beni affet sevgili... Üşümemeliydin sen... Yüreğimle sarmalıydım üşüyen yanlarını... Emanetimdin sen... Yüreğimin... Sonra yeniden titremeye başlıyorsun... Palto mu çıkarıp sarıyorum, ısıtıyorum seni yine... Ve eve dönüş sevgili... Sağ salim...Aradan aylar, yıllar geçti bak... Ben sen’in kokun,nefes’in sen dokundun diye, yıllardır aynı adam ve aynı palto ile... Ve Bak şu anda da hala aynı paltom var üzerimde... Akşamları serin oluyor bu Şehrim İstanbul... Ben hep bu paltoyla çıkıyorum... Eminönü,taksim,beyoğlu’na... Ben hep bu paltoyla… Ben hep benim sevgili… Ya sen ??? |