jir u zerakışkan uzayın yağlı cesetleri ödü mavidir sarı ışıkların tizler tur atıyor karadelik ağ(z)ında her yıldız, kara bir çarşafta inci gibi boşluğumuza kanat takılmış, gökçekimi çekiliyor meyhoşluğumuz gözlerimizin kulağında big-bang sesleri kop, soğu, humuslan sen ya venüs yıldızların kayması, uzayın akışkanlığındandır biliyorum “değil, taş” diyecek birileri çok oldu halbuki biz o taşlara yıldız diyeli yıldız dediğin de zaten taş değil mi? adem’in madenini deştik, grabendir bir kemiği mağaraya açılır mı ki magmanın deli(li)ği yerin içinde tohumla konuşuyor toprak, görüyorum toprağa doyuyor, çatlıyor, cenine benziyor fasülye tanesi toplu bir mezara rastlıyorum mezar değil; jir u zer’in bedenidir diyor toprağın sesi görüyorum mumyalanmadan da korurmuş meğer aşk kendi kendini mç-jir-fhrn |