artık saçlarım beş vakit dağınık
I
Kendimi kazıdım aklımdan, gözlerimi sakın sorma... II Çünkü tırnak diplerimde biriken yaşam kırıntıları Bir serçenin gülüşünden armağandı bana III Sağırlığında dolaştığım bu kentler var ya Yasını bile tutturmadı, çocukluğum hiçlikte vurulurken Büyüyünce unutursun dediler yer-gök ağız birliği edercesine IV Oysa küçükken bile yaşlıydım ben, yaşımdan büyüktüm İnsanlar -mış larla ve -miş lerle avuturken içlerini Ben aklımın doğusuyla içimin batısında bir yoksulluk dokuyordum Kuzeyi ve güneyi bir tek rüyalarımdan tanıyordum V Bazen sorguluyordum inandığım her ne varsa Ettiğim duaları bağrıma basıp Avuçlarımda çürüyen yüzümle Geçmişimden kelimeler derleyip Saçlarımla beraber bir nehre bırakıyordum VI Elleri cebinde bir ağıtı fısıldıyordu başıma üşüşen elem melekleri Bütün yaşadıklarımı gece kuşlarıyla sürgüne gönderiyordum Gözlerimin sabrını öpüyordum aynalarda Bir gazel ağrısı tutuyordu dilimdeki kelimeleri Ve sızlayan bir göç telaşıyla Dört makamda herkese seni anlatıyordum VII Şimdi sağırım Kulağıma kuş sürülerinin seslerini ezberlettim Ki Bu ölü kentlerin şen kahkahalarını duymamak için Artık saçlarım beş vakit dağınık Uğultum bir kedi miyavlaması kadar gürültüsüz Çaresizliğimden başka kimsem yok benim... kızılcan |
gülüşünü,hüznünü ve isyanını düşürdüğün mısralarından
kocaman bir set kuracağım.ve baştan aşağı bilgeliğinden
perde diyeceğim..Şimdilik gözlerinin sabrından öpüyorum..Sevgilerimle.