Masalcı Kuş / Bulmaca
Kırık sesli bir mektup” sus” orucunda unutur çürümüş dudaklarını
Ve, ikliminden kovulmuş bir masalcı kuş ile buluşur Bir bulmacanın, yoğun bakımdaki son günlerinde” —Unutulma odası Kimse giremez! Usandım bu kâğıttan şehirlerden Sağım solum hep kelime Biliyor musun annemizin kaderi de böyleydi Noktalama harfleriyle üşütürdü yüreğini En son kirpikleri dökülmüştü gitmek yüklemiyle Ve kapkara bir hüzün entarisi giydiğinde Uzunca bir süre sessiz kalmıştı O çok sevdiği piyano sesine… Oysa ,dilsiz şarkılar okulunu dereceyle bitirmişti Hiç konuşmadan âşık edebilirdi birini kendine Ya da ne bileyim uykusunu kaçırabilirdi durduk yere… O içince, dünya sarhoş olurdu Kocaman bir parantez açardı kahkahasına Kuyruğa girerdi gülmeyi özleyenler… Hatta hiç kullanılmamış sorunlu kalemlere bile Karalama kâğıtlarına kıvrılan çocukluğundan masallar okurdu Sonra ne kadar yaralı şiir varsa öperdi yaralarından… “Artık ,kocamış italik bir ünlem gibi görünüyor hayat gözlerimde İki kelimenin birbirine kırılganlığıdır bu Ve sus payı” kelebek şarkısı” —Yoğun bakım Kimse giremez! “Bilir misin masalcı kuş Cennetin resmi dili hangi alfabeden geçer Bana iki paragraflık bir son hazırlar mısın?” I.paragraf Portakal kabuğu kokusuyla ,yalanları uyuttuğu o gün Annen, düşük yaptı annesinden kalan mektupla Ve ağzında kırmızı bir çığlıkla sana yolculuğa çıktı İki kere utandı kendinden… II. paragraf Avuçlarındaki ayna kırıklarıyla, yüzlerce kelime bir itiraf defterinde yüzleşip İsimlerini değiştirdiler bulma/canın… İtiraf: Sesimi gömdüm yüzüne Gök/yüzün delil sayılmayacak artık bu ölüme… K.Kızılcan |