Garip
Seni sevmek ne garip,
Düşlemek gibi akşamdan sabahı, Bir ümit uğruna harcamak, Hem aydınlıkları, hem karanlıkları… Sana bakmak ne garip, Vuslatı gibi, çatlamış dudağın. Bir yandan kan revan sızlaması içimin, Öte yandan dizginlenmesi ateşimin. Hele seni sevememek, o başka bir garip, Boynu bükük kalması gülüşlerin, Yarım yamalak olması düşlerin, Sadece takvimden düşerken hatırlanması günlerin. Şu yaşamak ne de garip, Sevmek garip, “seven” garip. Bir düşün, bükerken boynumu, Var mı geri gelen, bir kez öteye gidip? Zaten amel kul olunca dünyaya, Yol garip, yolcu garip. Kelkit / 012 |