Ölüme Serenat II-ben giderken- dönerken yalnızlık değirmeni herşey suskun iklimlerin parmaklarında kekik kokan haziran akşamında bin cümle geçerken üstümden alaşağı olmuşum bilir misiniz yıllar var ki güneş uğramıyor bu şehre taşların omzunda hüzün hüznün girdabında eser rüzgar vakit tenha yalnızlığın soysuz bir düş vakti aralamışım perdeyi düşmüşüm hatıraların peşine yılların hüznü bulaşmış eski bir fotoğrafı basıp bağrıma koymuşum kalbimin üstüne tıpkı bir heykel gibi taş kesilmişim vurmuşum firari uykuları alnının çatısından bozup ağzımı sövmüşüm bin kez kadere... toprak kokan şu ömürde cam kırıkları gibiyim sustum! sustum hayat sana en çok da aşka... karanlık bir rüyadan uyansam olacak belki sabah dinmiyor uğultular özümde ölüm dörtnala koşuyor içimde bahar nemsiz olur mu baba? tanrım söyle üşür mü ölüler de? ah be çocuk kapkara dizelere rengarenk kalemlerle yazı yazılmıyor ki sıkışan harfler arasına hep ölüm sızıyor hergün daha çok in(ley)erek yaklaşırken azrail’in soğuk nefesine üşüyorum -hadi bana maviyi anlat çocuk- Seslendirme: Olgun ONUR Kendilerine nezaketi ve emeği için çok teşekkür ederim. Saygıyla... |