şair diyorlar bana değilim! hadi bir şiir yaz deseniz iki gözüm ankaraya aksın ki düşleri kurumuş bir ömürde iç sesimin buruk rüzgarları haziranın onbeşinde son/baharı kar düşmüş umutları beyazın siyaha dönüştüğü ölülerle dolu bir yaşamı anlatır size.
ah be çocuk bilmiyorlar! ense kökümde kurşuni sızılar
yakmışım kağıttan gemileri yok öyle cebimde taşıdığım cinnet gibi korkularım sabrın membasında bir tek korktuğum cehennem.
bilmiyorsunuz! öksüz kalan keşkeler kervanında bağdaş kurup oturmuş iliklerime ağrı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
T an K aralığında şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
T an K aralığında şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Zaman ayıran değer veren g özünüze sağlık. Yorum yazsam-yazmasam da ben de şiirlerinizi beğeniyle okuyorum. Hece şiirleri bilgi ve ilgim dışında olsa da, bunu başaranları hayranlıkla izliyorum. Sizin kaleminiz de onlardan biri.
En doğrusunu bilen Yüce Allah'a sığınırım sürçü lisanımdan...
Şiirin akışına bıraktım kendimi. Bir müddet başlığa baktım; tan karalığında, an aralığında… Final cümlesi: ‘’Bir gün üstümüze bastığımız çimenler üzerimizde çıkacak’’
Başlıkla final arasındaki öbeklenmiş ve sarraf titizliğinde işlenmiş kelimeleri bütünleyince başlık neden böyle yazılmış diye tekrar düşündüm naçizane. Dünya ve yaşadığımız ömür; tan gibi karanlık, an kadar aralık... Olmalı ki sadece başlığı dahi şiirdi.
Eğer yazabilmeyi becerebilseydim sayfalar dökebilirdim, anlam katmaya hacet kalmayan şiirinizin yamacına. ….. ….. ….. Ol ile öl arası bir zaman Dünya ki fısıltıyı işitene yaman Sağır ve kör olmalı insanlık Ne nalanı duymakta Ne od’a su tutmakta Ağyar olduk biz bize görmemekteyiz Aylanlar vururken kıyıya Başımızı kumlara gömmekteyiz.
Ölen dünya gözünde birkaç insan İnsanlık ölürken birkaç insan ölmüş Çocuk ölmüş lafımı olur(!) …… …… …… Mekanikten, makinelerden başımı kaldırabilseydim, zaman ayırabilseydim edebiyata anlatabilirdim belki keşkelerinizi, Ankara’ya akan gözlerinizde ki hüznün insaniyetini. Yaz başında hazana dönen nedenleri, üşüyen umutları, kararan hayatları…
Af fola kızmayınız da daha nasıl anlatacaktınız, hadi şair değilsiniz…
Belki ‘’Azrail’e hoş geldin’’ diyebilecek marifetimiz yok, evet cehennemden korkumuz çok lakin âcizane yüreğimin hissi; insanlığınızdan ve şairliğinizden şüphem yok…
şair diyorlar bana değilim! hadi bir şiir yaz deseniz iki gözüm ankaraya aksın ki düşleri kurumuş bir ömürde iç sesimin buruk rüzgarları haziranın onbeşinde son/baharı kar düşmüş umutları beyazın siyaha dönüştüğü ölülerle dolu bir yaşamı anlatır size.
ah be çocuk bilmiyorlar! ense kökümde kurşuni sızılar
yakmışım kağıttan gemileri yok öyle cebimde taşıdığım cinnet gibi korkularım sabrın membasında bir tek korktuğum cehennem.
bilmiyorsunuz! öksüz kalan keşkeler kervanında bağdaş kurup oturmuş iliklerime ağrı
iki yürek her zaman bir başkalık yaratırnda satırlarınızda yine yürek kubbesine çıkmış kaleminden şiirler akıtmışsınız yüreğinizden akıp gelen güzel her cümlelerini kutluyorum...
Merhabalar dost ne dense az bu şiir düşünce imgeleme ruhumdaki fırtınaya eşlik etti karanlık yollardan tutundum şiirin ellerine günüme düşürdüm teşekkürler
Şiirin mabedine sığındığım, kirpiklerimin dikenlerinde yağmurlarla defalarca okuduğum kıymetli mısralarınızı sardım sol yanıma üşümesin hiç kaleminiz iyi ki var şiir iyi ki varsınız değerli kalem sevgilerimle...
Onca insan ve onca yorum...Sanırım benim yazdıklarım havada asılı kalacak...Tek kelimeyle şiirin her mısrasına hayran oldum, her sözcük bir altın, bir pırlanta bir yakut parçasıydı bana göre...Başarılarınız bitimsiz, şansınız açık olsun...
bir şiirlerden sıyrılıp derin, -kesik ayakbileklerin ki anılar/ın soyunurken harf harf huysuz alışkanlıklar gibi saçlarının kırıklarına takılıyor uçları parmaklarının... şimdi ise ben tüm eksikliğinle harflerin avuç içlerine okyanus dalgalarnın resmini çiziyorum/ıslak...
Yok işte çaresi Sen gidiyorsun ben hayalinle avunuyorum Hayalinle konuşuyor Hayalindeki saçlarını okşuyorum Karşıdan gülümsüyorsun bana Gözlerinin içi gülüyor adeta İşte tamda o an Huzur doluyor ruhumun her yerine
Böylesine iç içe olmamıştı hiç Ölümle yaşam Böylesine tutunmamıştı acı Zamanın ağlarına
........
Sarılıp büyürken çiçekler aşka Olur ya Ölürsem eğer… Ölüm dediğin ne ki Bir sisten başka.
_________________________________________ Şiir o kadar etkileyici ve hissettirici ki alıntı için ayıramadım hiçbirini birbirinden. Bir sarmaşık misali sözcükler birbirine sarılarak ilerlemiş ve dönüp yine sarılmış adeta. Duygu aktarımı çok güzel. Takdir ediyorum.
hayırlı günler kolay gelsin nasılsınız uzun zamandır yoktum kusura bakmayın geç geldim sayfanıza yine güzel bir çalışma yüreğin dert keder görmesin güzel dizelerdi kutladım selam ve saygılarımla ..........
Beklerken ölüm denen ninninin korkusunu, bir şiir dökülmüş, şairin yüreğinden taşarcasına kâğıda. Korkmuyorum derken, ürkek yüreğindeki fırtınalar uğuldamış sanki. Ama diyor ben gerçeği biliyorum. Gerçek her ne kadar acı da olsa, zorda olsa, çirkinlikleri, güzellikleri, hüzünleri, mutlulukları olacak sonu ölüm olan yaşantının. Hayatta aldığımız ünvanlar, bir lahza da olsa belki önemli gelebilir insana. Bilmek gerekir ki biz sıradan insanlar için mezar taşında yazanın haricinde imamın seslendiği iki ünvan vardır. Kişi erkek ise "Merhum", kadın ise "Merhume" . İster kral ol, istersen de şah. Bu konuda çok uzun yazılar yazıp, çok fazla ahkam kesmeden söyleyeceğim asıl söz Şairin Yüreğini, Kalemindeki ustalığını canı gönülden tebrik ederim. Saygılarımla.
şair diyorlar bana değilim! hadi bir şiir yaz deseniz iki gözüm ankaraya aksın ki düşleri kurumuş bir ömürde iç sesimin buruk rüzgarları haziranın onbeşinde son/baharı kar düşmüş umutları beyazın siyaha dönüştüğü ölülerle dolu bir yaşamı anlatır size.
bir çocuk merkezini kaybettiğinde tüm dengesini kaybeder aslında hep düşer kalkamaz kalksa da yalpalar. şiirin sandığında değil ciğerin yanığında saklı söylenemeyenler açmayınız.. öncesinde seni görmek güzel diye geçirirken içimden sonrasında tüm güzellikleri gömdüm toprağa..
"Yaralı"
Şair, Yazar için,
Sizin için beş kılıç bırakıyorum, Rüzgarın gövdesine yazman için: -kederini Güneş taşına kazıman için: -yurdunun adını Haykırısın birisi: -kötülüklerin adını Karanlık pencerelere kazısın bir diğeri: -ayın aydınlığını Yok etsin ötekisi: - senin yalnızlığını
Sevgili Sera duygulardaki anlatımdaki derinlik bir bilsen neler hissettirdi.. ......... ben biliyorum biliyorum baba çırpına çırpına ezber ettiğim ölümlü yaşama tutunurken _bir gün üstüne bastığımız çimenler üstümüzde çıkacak_.....ölümü b,ile bile kıyasıya bir savaşla yine yaşamaya çalışıyoruz.........Selam ve Sevgilerimle
Bir gün üstüne basığımız çimenler üstümüzde bitecek Sevgili sera işte o zaman göz görmeyecek yürek yanmayacak ve kahrolmayacağız.Sen bir harıkasin derya kalem. Hoşca kaş.
Yağmurlu da olsa, kara bulutları da çöreklense doruklarına, kar, boran, fırtına da sarıp sarmalasa dört yanını, ölüm dediğimiz soğuk rüzgarlar bile kendini gösterir olsa nihayetinde hayat hazanlarının; sonuçta bir anne yüreği bu. Kim yene bilir, hangi güç alt edebilir? Söz konusu çocuk olduğunda, tüm hüzünler, tüm çileler, tüm mutsuzluklar teferruat olur. Bu güzel şiirde belki en etkili bölüm son cümle ama, ben ilk cümledeki güzelliği taşıyorum yüreğime. Ana sevgisini.
Kaç defa kaç defa !!!... Çöl kumlarında senin kokunu aradım Gönül dağıma ferman çıkardım.. Her bir taşın altında seni aradım., Dolaştım Cihanı sen diye yaşlandım Aklımı yitirdim Mevlamı unuttum.. Sen diye diye, her iki dünyamdan oldum. Beyaz gelinliğinde ey cananım... Kıpkırmızı kuşak oldum.. Her soluma dönüp baktığımda .... Kolumu boş,kendimi yalnız yürür buldum..
Kaç defa kaç defa !!!... Kaç defa daha düşüreceksin beni kanatlarında....
.....yoruma değer bulduğum paylaşımın sahibini kutlarım.............
Çağrışım ayraçları kullanmadan yan anlamları da ıskalamadan ama... Sunumu güzeldi, özenliydi, sözün
ve şairlik... Ben de şair değilim ve yok öyle bir iddiam, acının, korkunun...sorunun, yanıtın...kısacası aklımı işgale kalkışan herşeyin üzerine gidip, tam sancıyan yerinden vurmak kendime, yaptığım bu diye düşünüyorum, kalemle.
Sera şiirleri, hep özüyle yakalar beni. Tutuldum yine, dün ile gün ile de elbette.
ölüm korkumuzun temelinde yatan bu mu dersin sevgili sera: cehennem korkusu
sevdiklerimizle bir gün buluşacağımıza-hem de ebediyen- inanırken hala korkuyorsak ölümden aynen de öyle. yanmaktan korkuyoruz ve gariptir korktukça daha çok uzatıyoruz elimizi ateşe fena çok fena bu.
final cümlen öylesine sarstı ki beni diyecek lafım yok. sustum.
ve dilerim ki her iki cihanda da mutlu kullardan olalım.
-bir gün üstüne bastığımız çimenler üzerimizde çıkacak-
Bunu söylemek bile ölüm meydan okumaktır aslında. Elbette her nefis ölümü tadacaktır, tatmasına da; bir de bunu kabullenmek vardır sorgusuz ve sualsiz, son dizeniz bunu hissettirdi bana...
Şiir oldukça güzel, lakin bitirdiğimde şiiri ruhumu içten içten içe karamsarlığa sürükledi. Hepimiz toprağa sürüyoruz ömrümüzü, hepimiz sessizce ve derinden toprağa koşuyoruz usulca... Farkına varabilsek yaşarken bunu, ne kin kalır ne de düşmanlık dünyada da .. Olmuyor işte.
Şu geldi aklıma birden şiiri okuduğumda; giderken yolcu olduğumuz bu misafirhaneden geride hoş bir sedâ bırakmak derler ya, odur aslında aslolan.
Hepimizin adresi oradır, hepimizin yolu orada bitecek elbette, geride kalanlar anacak bir müddet sizi ve inanın bir müddet sonra adınızı mezar taşınızdan başka hiç kimse bilmeyecektir. Böyle garip bir yer işte burası, ne anlamak mümkün, ne de anlatabilmek...
Ne kadar karamsar oldum birden bire böyle anlamadım, ama şiirin bende uyandırdığı duygu yoğunluğu bu oldu...
Daha çok yazasım var da, bu kadarı yetsin şimdilik.
Saygımla...
OlgunOnur tarafından 6/19/2013 6:19:51 PM zamanında düzenlenmiştir.
ben biliyorum biliyorum baba! çırpına çırpına ezber ettiğim ölümlü yaşama tutunurken
-bir gün üstüne bastığımız çimenler üzerimizde çıkacak- Günümüzün duyarlı sesiydi şiir anlam yüklenen imgelerle, ...Yürek sesiniz susmasın efendim çok sevgim ile...Işık olsun kaleminiz şiirlerinizi aydınlatsın her daim.Tebrikler..
dur şair hemen yaygara koparma güneş doğmaya devam ediyor iki gözüm istanbul a aksın ki ölüm soğuk yüzünde görünsede hayat hala toz pembedir güneş varken ve gidilen yolun biteceği bilinirken anı yaşamalı en güzelinden şiire dokunmalı dilimiz şairlere inat kalem elimizde............................saygımla tebrikler
Karanlık tan, Karartılmış Ankara, Yağmurlu anne yüreği... gibi imgesel betimlemeler algıladım şiire girişi, ki günümüzü, yaşananları ve müstakbelde olabilecekleri de çağrışımlarıyla işaret eden etkili anlatımınızda yine çokça özgün imgeler okudum; "yok öyle cebimde taşıdığım cinnet gibi korkularım sabrın membasında bir tek korktuğum cehennem. ................ sözleriyle de hem kararlılık gösterilmekte, hem sabır telkin edilmekte ve hem de son hatırlatılmaktadır, bu sözleri de insani duyular üzerinden güncele göndermeler olduğunu düşündüm... Anneye ve ondan hareketle sağduyuya, şefkate, sevgiye, anlamaya, korumaya çağrışımla başlayıp, nefis biçimde devam eden şiirin baba imgesiyle sona erdirilmesi ise bende, farklılıklar olsa da toplumun büyük bir aile olduğuna işarettir, yine babalığın sahip olduğu özelliklerin yansıtılması gerektiğine de yorabiliriz...
Hüzün ve acı senden uzak dursun. Hele ölüm senden uzak ola.O tertemiz mavinin tüm tonlarını taşıyan yüreğin; huzur ve sağlık için yolda.Seni seviyorum sevgili Sera.
pınar-ca tarafından 6/19/2013 2:34:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
çırpına çırpına ezber ettiğim ölümlü yaşama tutunurken
-bir gün üstüne bastığımız çimenler üzerimizde çıkacaklar-
İçimizde güllerin açmadan solmayacağı, günler de olacaktır elbette yaşamak direnmektir gelen tüm belalara Amaç gülleri soldurmamak, yaşamı hep ileriye doğru örgütlemek değil mi? öyleyse daha inatla, daha cesur, daha dayanışmacı ,durmalıyız yaşamın karşısında
Yaşam yönümüzü yitirmeden sahiplenmeli bedenimizi bütün baş kaldırılarımız sonunda mutlak teslimiyette olsa dik durmalıyız hep...
Çok güzel bir şiirdi ve adeta yaralı bir kuştu dizeler
Okuyan herkesin bir parça kendinden anılar bulabileceği yaşama bakışının ve geleceğe ilişkin kurgularının benzeştiğini görebileceği bir şiir. Ve Şiirdeki imgeler, dize örgüsü, baştan sona kurulan anlamsal bağ okuru sürüklüyor. rahat okunan, okundukça çoğalan ve okurun bilincinde daha da uzayan bir şiir.
Tebrik ederim sevgili şairim Emeğine Yüreğine sağlık Sevgim ve dostlukla.
Sahi ses nerde? Sesini yitirmişti sanki yazı. Sadece yazanının değil kendisinin sesini bile kaybetmişti. Öylesine boğuk ve hırıltılıydıki duyduğum ses, hayli yorgundu, hayli zordaydı da ayrıca. Şamar gibi kocaman bir şeydi yüzümün yakınlarından geçip giden. Aklımı taradı saçlarımı yok sayıp. İnsanın içerisine direkt değen yazılar vardır, onlardandı. Öylesine anımsatıcıydı ki, korunmak imkanı yoktu şimşeklerinden. Tebrikle.
şair diyorlar bana değilim! hadi bir şiir yaz deseniz iki gözüm ankaraya aksın ki düşleri kurumuş bir ömürde iç sesimin buruk rüzgarları haziranın onbeşinde son/baharı kar düşen dünya umutlarında beyazın siyaha dönüştüğü ölülerle dolu bir yaşamı anlatır size
ŞAİR OLUNMADAN NASIL YAZILIR BU GERÇEKTEN HARİKA DİZELER Kİ? Gerçekten çok güzeldi iç sesleri ve mesaj
alt üst oluşlarımızı takiben, toprağın alt üst oluşu şaşılası değil kuşkusuz
yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket kıymetli hanımefendi
selam ve saygılarımla.