Kabuğu dizginsiz yaralar sütleğen kanamalardaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın “Haydi!
ellerime boyanmış nazının en içre solosundayım kayıplığının en derin kuyularında üfle sütleğen kanamaları kavruk dilinin en muhkem yerinden”
Biteviye bir şehre çığlığım;
kanadı halkalanmış güvercinler hep aynı terennümle şakıyorlar soğuk ölüler geçen gece ayazında Aklımı yitirdiğimin ertesi… solgun bir heykele yüz sürüyorum gazeli yeni düşmüş incir ağacı altında ırağa soyunmuş endamların dizinde istememekti oysa en bizim olmayanı Yırtığı süzgün mabet kuşları! kaldırımsız caddelere çarptı kanatları evladiyelik gelinlerin tül perdelerine oysa bilindik yazgılara mühürlendi fikri alınmayan sabiler… Kurnasına yılan süzüğü ahlar; ihanet gözlükleri kör başlangıçlarda yaylım ateşli sevdaların son hükmü kırıntı zamanlarda arıyor Leyla çöl serabında Mecnunu… Hiç kırma! kalbe hançerlenmiş gül yanıkları ne yanına bakarsın gün telaşlarının kıyametin derin girdaplarında kabuğu dizginsiz yaralar biter sütleğen kanamalarda… Aşk! dolu dizgin bir aygırın son nefesi ateşsiz nefesleri tutmaktır aşk çılgın başlangıçlara ilk olmak ve zafer nidalarıyla bir gönlü fethetmektir… Şimdi! ihramsız badirelerin dudağında yürek sarmak zamanı üstelik kaçıncı yalan deyip aldanmadan “Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar…” |
Özellikle imgeler o kadar harikaydı ki, insanı hayal alemine sürükleyen bir yanı vatdı.
Tebrikler usta kalem.