Yazar… Yazdı!“Hiç bir yüreğin kabul etmediği yazar; en kötüsü de bu ya; bir şeyin olması gereken yerde hiçbir şey(in) olmuyorsa…” Çok önceleri… Siyah bir anının önünden geçerken Sus-pus bir taşın gövdesinde atılırsın boşluğa… Eskimiş bir geçmişin çiğilliğinde üzerine yağar/ her şey Bir o kadar sana kalır… Sende yağmura Sarılmayan bir beden… Yorgun bir şairin kaleminden çıkan küçük bir harf yanılgısı: Aşığım her şeye… Her şeyim olan her şeye… Doyasıya, Kıyımların söz öbeklerinde birikim sürüsü gibi, aldanış Şiirler yine bir kasım ayında… Yazar 25. yaşına girerken/ susar… Kapıların ardındaki gözyaşı… Bir durağın önünde tekil şahısken, herkesten öte Yüzün yere yakınken, canın cananına çok uzakken… Çıkış yollarına gitmeye çalışırken/ beklenen bir durağın En sonunda sıranı beklerken… Azrail’in şoförlüğünde kalır her şey… Her gün akşamdır… Akşama koşan güneşin siyaha olan yakınlığı, sevgidendir… Tıpkı bir sözle başlayan hayatın-biterken hiçbir söze gerek duymadığı gibi, Şaka gibi… Sonrasız eylemlerin tutuklu bir yanında çoğalır, Müzikler çalar; aşklar susar… Bilindik bir nefes gibi… Artık zamanların yaratıklığı… Sancılı tuzakların ortasında yürümenin en güzel yanında Bir ilahi ses: gel gelebildiğin kadar, kendine-yüreğine… Yaslan/ sarıl hadi! Kapıların ardındaki gözyaşını bırak aksın… Çok önceleri her akşam atık zamanda yaşanırdı: Azraille sohbetler… “Her yüreğin bir yazarlığı vardır; bir de yazmazlığı… Tıpkı kabul görmediği bedenlerin sarılmaya hiç bu kadar hasret kalmadığı günlerde, ruhun azraile âşık olması gibi…” Emre onbey |
azraille sohbetler ha..
etkilendim valla..
helal olsun
saygılar..