Aşk Mektubu
Kolay değil ifade etmek yaptığın değişikliği.
Eğer hayattaysam şimdi, o halde ölmüştüm, Gerçi, bir taş gibi, ondan etkilenmeden, Durmuştum alışkanlık olduğu üzere. Bir parmak bile öteye çekmedin beni, hayır – Ne de bıraktın benim küçük çıplak gözüm ilişsin diye Göğe doğru yeniden, umutsuzca, kuşkusuz, Kavrayarak maviliği, ya da yıldızları. Bu değildi o. Uyudum, de ki: bir yılan Gizlenmiş siyah kayaların arasında siyah bir kaya gibi Kışın beyaz boşluğunda – Komşularım gibi, mükemmelce biçimlenmiş Milyonlarca yanakların benim bazalt yanaklarımı Eritmek için her an konmasından Hiç zevk almayarak. Gözyaşlarına dönüştüler, Cansız mizaçlara ağlaşan meleklere, Fakat ikna edemediler beni. Dondu o gözyaşları. Her ölü kafada buzdan bir miğfer siperliği vardı. Ve uyumayı sürdürdüm kıvrık bir parmak gibi. İlk gördüğüm şey temiz havaydı Ve şebnemde yükselen sarmaş dolaş damlalardı Ruhlar misali şeffaf. Sık ve ifadesizce Yatıyordu etrafta bir sürü taş. Bilmiyordum onu neye kullanacağımı. Parıldadım, fare adımlarıyla tırmandım, ve saçıldım Dökmek için kendimi bir sıvı misali Kuş ayakları ve bitki gövdeleri arasında. Kandırılmamıştım. Biliyordum seni hemencecik. Ağaç ve taş ışıldadı, gölgesiz. Parmak uzunluğum cam misali şeffaflaştı. Mart sürgünü gibi tomurcuklanmaya başladım. Bir kol ve bir bacak, ve kol, bir bacak. Taştan buluta, derken yükseldim. Şimdi andırırım bir çeşit tanrıyı Yüzerek havanın arasından ruh-vardiyamda Bir buz tabla misali temiz. Bir armağandır bu. [1960] Sylvia Plath (1932-1963, ABD) Çeviren: İsmail Haydar Aksoy |