Ömer’in Yüzünde Ölümü Gördüm
Ömer’in yüzünde ölümü gördüm
Herşeyi hiçleyen derin bir kuyu Ankebut sabrıyla bir kefen ördüm Yenmek için içimdeki korkuyu Ömer’in hasreti sakin bir mekân Ürkütmeyen bir diyârın arzusu Nasıl sükûn bulmuş o delişmen kan Yorulup, durulmuş kök söktüren su Ömer Ömer değil, Ömer ben oldu Kendimi seyrettim o uçurumda Ne olduysa eşya uyurken oldu Artık şebnem açmaz bu kızgın kumda Ömer bir mağara, Ömer bir çığlık Yankısı dolanır körpe yüzlerde Büyük endişeyi gizleyen sığlık Hikâyemiz mahzun kalır cüzlerde Ömer kalbi kırık bir yılkı atı Hülyasını, rüyasını yel almış Ömer ki, sırtında taşır sıratı Yaşamaktan, var olmaktan usanmış Ömer’in ışığı söndü sönecek Hüzünlü bir ilticadır son satır Ömer bir kuşlukta yine dönecek "Güneş yalnız dirileri ısıtır!" Ömer’in elinde sırlı bir ayna Aynada yılların puslu sureti Esenlik ol ateş, su artık kayna Ömer şimdi terke hazır gurbeti! |