Fırtınanın Gazabı—Sensizlikte kaybolabilirdim; ama ben öldüm… …yaşayıp gidiyordum/ ne kadar da masumdum Edebiyatın bütün fiillerine “saçma” diyebilecek kadarda, Belki de kumsaldaki tüm çakmak taşlarını denize atabilecek kadardım: Kanardım işte/ Aşktım! Aşktan daha öte bir sevgi taşmasıydım... Sendeydim… …sessizce dolanıyordum/ mevsimler yağmurların kapısını çalmaktaydı Yüreğimden yüreğine akan coşkun bir nehir taşmaktaydı/ eksiktim… Bilmiyordum ki-hayatımın her geçen gün bir azabın gölgesinde yeşerdiğini, Kısacası bir fırtına gazabı: beni aşktan çekip aldı… Sende gittin fırtınayla… Aşkı, yüreklere şikâyet ediyorum… Şimdilerde her şeye çok kızıyorum: rüzgâra değil sadece sitemkârlığım Her şeyi üst üste yığıp, bana yollarken; ben biliyordum zaten, Sen her şeyi şeytanına söylüyordun… Gölgende şeytanın kalbi atıyordu! Ne güzeldin beni hiçe sayarken ama bilmiyorsun fırtınanın gazabı senin için geliyordu! Mevsimsiz bir ölüsün… Son yapraksın hiçbir dalın kabul etmediği/ bak yine bana kaldın, Yüzüm gülmese de ne fark-eder ki; soluk soluğa ağlıyorsun işte! Gitmelerden önce gelmeler vardı… Beklemedin ki, yanıldın sadece Oysa hiçbir fani yazamadı daha kendi kaderini… Yoktu mürekkebi —Yüreğim dağıldı; normal değil miydi? Sensizdim… "şimdilerde hiç bilmediğim bir deniz kıyısında "o" fırtınayı bekliyorum..." Emre onbey |