BİR AĞACI İLK ADIYLA
Sen ki ipek örtüler gibi kımıldıyorsun içimde
garsonların, aktarların ellerindeki yaz güneşleriyle durgun sularımsın, aksın mı akmasın mı bir türlü çevrilmiş iskemleleriyle kır kahvelerinin ıslak kilimler gibi günler geceler yabansı bir koku almış yürümüş yüzünün en güzel yalnızlığından, oysa yılın ilk çıtırtıları içindeyiz dün yağmur yağdı, yarın yine yağar her yerde bir sümbül sesi, masmavi bir zar gibi kaplamış dünyayı dünya dediysem, bir yalnızlık seninle sen arasında biz bu yalnızlığı aldık, çarşılar pazarlar gezdirdik örtük kapılarla sıkı sıkıya sözgelimi bir sandal ölüsüne doluşan bir tutam gökyüzü bir bulutun gecikmesi, bir adamın dalgınlığı bir atın sürçmesi, sonra vurulması sonra yüzün yarıya inmiş bir bayrak, bir dilim gün ışığı bir elma gibi tutuyorum aklımda seni bazen yeşil, bazen göz alabildiğine sarı işte, ağır ağır büyüyorsun da nedir öyleyse bu kamaşma bir ağacı ilk adıyla çağırmaklık, nedir öyleyse bu karanfil patlaması aşksa aşk, her yengeç kendi suyunda sevgilim |