Yâ-sin
İnsanlık Güzeli’ne adanmıştır
ey insan ey yüz akı gönül aydınlığı kabul olmuş sadaka kadar güzel bir duygu sarıyor seni anan yüreğimi bastığın toprakla yıkadığın gözüme şimdi güneş bile siyah görünüyor ey yüz akı gönül aydınlığı ben kendime ağlarken Uhud’da ağlar mıymış Hira’yı mahzun gördüm soramadım sevgili hasretinin dışında başka derdi var mıymış? ey insan içimde büyüttüğüm tüm çiçekleri sana adıyorum ıtırları, yaseminleri, menekşeleri lâle bana kalsın kapına çiçeklerin karalısını sunmaktan utanıyorum dua çıkmayan göğe sevdalar çıkar mıymış? bülbülünü kaybetmiş bu evrensel bahçede dikenler bile bir hoş, gayri gül kokar mıymış? ey insan göklerin öğrencisi, yerlerin öğretmeni ey sen öğrettin taşa konuşmayı ağaca selam vermeyi aya yarılmayı, toprağa dürülmeyi göklere kurulmayı, durmayı zamanı yılana ve deveye sevmeyi ölmeyi, öldürmeyi yaşamayı sen öğrettin insana o bengisu gözünden fışkıran pınar mıymış? baharların kaynağı ve yolunu gözleyen bir ben sevda şehidi, bir de şu çınar mıymış? ey insan ey tebessümünden cennetler yaratılan gül bahar geliyor, ağla gök seviniyor gözyaşını karanfil diye göğüslerine takan melekler kapında divan durup ağlamanı bekliyor hüzün kuruluyor ekmekten önce sofrana bunun için bir bir uçuyor sevdiklerin bu yüzden öksüz, bu yüzden yetim kalıyor efendisi yetimlerin. niçin döndü bu rüzgar yol vermez dağlar mıymış? yine Ferhat kesildin bu ne canhıraş gönlüm bağrını deldin diye dağlar da ağlar mıymış? ey insan sen olmasaydın insanlar ölmeyi öğrenmeden öleceklerdi yaşamanın özgül ağırlığını keşfetmeden yaşayacaklardı hayat fahişe erkeklerin elinde bir yosma gibi hırpalanacak hangi mevsime el atsak elimizde yapış yapış bir şeyler kalacaktı acımı tartamayan aşkımı tartar mıymış? gönlüme yol vermeyen şu zifiri perdeyi o cennet elleriyle lûtfedip yırtar mıymış? ey insan sen olmasaydın Yusufçuk kuşunun ne dediğini yılanların niçin toprak yediğini bilmeyecektim herşey çift yaratılırken niçin birşey tek? bilmeyecektim bir gövdede mücevhere dönüşen taşı hem yol, hem yolcu, hem hedef olanın içinde kopan amansız savaşı olmasaydın sen çekilen dizde derman gözümdeki fer miymiş? kendimi bir kum diye atıversem çölüne ona vurgun bulutlar üstümde gezer miymiş? ey insan senin sırrın gözyaşının terkibinde saklıymış bu gerçeği bir denizin dudağından öğrendim gecenin bir vaktinde bir sevgili ağlarken bir dişi varlığını varlığına adarken bir erkeğin ellerinde ölüm havlu atarken haklıymış söyle gönlüm bu sevda mahşere kalır mıymış? alışılmış sözcükler yükleyip kanadına ona doğru uçursam katına alır mıymış? ey insan ey güneş hamilesi bir kere doğarmışsın bin kez doğururmuşsun parmakların sevdanın kesilmeyen çeşmesi onun için ağlıyor yeni doğan bebekler doğur, doğur ki dünya kaybetti gözlerini doğur ey İsrafil’in nefesi ey güneş hamilesi sen olmazsan gemide bu tufan diner miymiş? gemilerin de yandı sil aklından dönüşü vakt indi yüreğim gidenler döner miymiş? ey ey ins ey insan hıncını hıncıma kat sancını sancıma kat pamuktan ellerini geçir yürek halkama ister ayağın katına çek istersen yerlere at. Medine-Kahire - 1991 |