NE ANLADIK
Bazı zulümler bir tayın doğrulması kuru otlardan
bir samanlık yangını bazı zulümler su sesini yolcu sanan Adilcevazlı çoban kızın masmavi kirpiğidir bazı zulümler, gizli bir ovayı dağılan bir suskunluk olarak takmış göğsüne, kör bir istasyon şefinin öğle uykusudur bazı zulümler çağlayanlar, gözeler, ırmak boyları, yıkık bir sanatoryum tipide donmuş bir köy öğretmeni, terekesi yalnızlık ve keder yaprakla dolar kapılar önü, üç kişi çıkar sabahla evden bir tabut, bir takunya, bir sarık ayaklarına mayınlar giyinmiş köylüler tanrıdan çok gökyüzüne inanan, sütle boğulmuş bebe Gediz pazarında çocuklarını yitirmiş bir kadın gözleri kıyıya vurmuş iki gemi iskeleti Evler dağılır, karteller, üniversiteler, pazar yerleri her yerde alışıldık bir korsan baskını her şenlik, bir yas günü doğuda ve batıda fenerler, hamayıllar, kınaçiçekleri, vurulmuş üç jandarma, üç kaçak boynuzlarında göller büyüten bir geyik durur eski bir çarşı izni gibi tedirgin mektuplara pul diye yapıştırılan kardeş ölüleriyle seviyorum seni dersiniz, aşk, o bizim yaralı, küçük hayvanımız seviyorum seni, nasıl söylerse şimşekler şarkısını nasıl taşırsa kırlangıç, yavrusunu hırçın bir alışkanlıkla nasıl girerse odalara gün ışığı, karıştırmak için kitaplarımızı ışıtmak için kararıp duran küskün kalpleri aşklar ki yemyeşil bir aydır, pencereye pervaz ruha merdiven zulümdür onlar da hiçbir şey bizim değil şimdi bazı zulümlerdir herkese kalan onlar ki bir saat gibi işler şuracıkta içimizde, derimizin altında, bir akşam yemeğinde, bir garson gelir incelikli, tepsiler dolusu zulüm birden kararır ortalık masalar, vazolar, umarsızlık gülleri ne anladık kimleyiz bir kadın, köylüler, öğretmen, istasyon şefi bebek, garson, sığırtmaç, üç jandarma, üç kaçak ne anladık zulümden başka dünyadan. |