Bir Yalnızın Hikayesi
Ağırdır yaşanmışlıkların ya sırtında,
Yine de korkmadan, bir bahane daha Arar durursun soluk soluğa, Bir nefesi daha yetiştirebilmek için yarına... Açıkça anlatılmayacak yüklerin vardır oysa, Kolay unutulamayacak yüzlerce yara... Ne hazanlar, ne baharlar bırakmışsındır arkanda; Bir tek gülün gülüşü kalmıştır aklında... Artık her gülde aradığın nedir ki o gülüşten başka? Tam buldum sandığın anda, Birkaç damla yalnızlık, birkaç damla kan parmaklarında, Sürüklersin düşlerini yeni umutlara bürünmüş, eski yollara... Yalnızlık zor sanattır arkadaş! Seçilmez, kovulmaz, kaçılmaz... Bir sinerse korkularına, Bir daha da çıkmaz... Arar durursun, uğrunda yaşanacak bir gülüş, Gülen her gül, güneşten kaçan bir düş, Yırtılan her gece kanarken koynunda, Anlarsın ki, yalnızın güneşi bile sönmüş! Akıllandım sayarsın kendini, Bir damla süte, vazgeçersin yoğurttan, Bir kibrit titretir tüm bedenini, Yeni bir yangının korkusundan... Sonra... İnsanın insansız yaşayamadığını anladığında, Artık çok geç kalmışsındır, Bülbül olup, bir gülün yanaklarına konmaya, Bilindik bir türkü olup, bir yârin dudaklarında dolanmaya... Zaten sen artık, Çoktan başlamışsındır, yalnızlığınla omuz omuza, Aşkı da, ayrılığı da, Yalnızca gönlünde yaşamaya.... Kelkit / 012 |