Git Mavisi
Git Mavisi
I. benim mavi gördüğüm yoldur uzunca git dediğin bir susuşa gizlenmiş arka pencerede oturuyordum sarkarken bir güneşin alnından sana bakan tanrılar eskitiyordu kumaşını, bir rembetiko çalarken akşamüstü yanlış anlaşılmalar şehrinden yavaşça yürüyerek dönüyordum. sana tutundum sağanağın altında bir şemsiyenin kollarını saran ince bir sızı gibi yokuşun başında babanı beklerken bütün gün arsızlığı bütün günahları tek tek tahtaya kaldırıyordu hayat eşitsizliği bundandı değer verirerek çözümlenemeyen aşkın. ben sana kızıl masallar aldım yarına saklaman için dün çıkarsa içinden beni hatırlaman için sense bütün bilyaları mahallesinde unutmuştun umudun yarısı yenmiş ölümlerden bir ısırık daha aldı pardösün git dedin bana- senin gözlerin allah siyahı giderim dedim- bunca zamandır aldatıldığımın sancısı kal demeni beklerken yırttım bulutları çok acemi geçiyordu bir kadının göğsünden son şarkı ilahı mırıldanıyordu bütün yenilgileri kediler. yanlış mumlar yandı sen üflerken küçücük bir kibriti sakındığımız yerin halatları kopuyordu- sen dersin golgotha ben de derim- portofino bir gezegen kurulmasın her pazar yerine adresi belli satılık ruhlar ardı kancasına takılmış bir balığın son bakışıydı dudaklarındaki kanlı tuzun ilk sevişme zamanı. II. uzaklaşıyorum ellerin şimdi bir banliyö dimağında değilim yorgunluğun çetelesini tutmuyorum saydığım merdivenlerin uçurumdan atlama isteğim var yalnız seninle beraber iki elin birbirine dokunurken çıkardığı sesi özlüyorum belki de aşağı düşerken bir gül gibi masum bir suçu yokların zindanlarında eskitiyorum şafakları. berdevam ağlamalar bunlar çünkü hiçbir duanın başka duaya inandığı yok seni severken ağzımın ketumlaşması bilhassa mecbur ettiğin cinayetin fail tarafıyla kınaması kınalı elleriyle annemin göğe olgunlaşması otururken üzerime soyutluk karmaşası bir dilek diye tutuyorum her gece adını. III. şimdi ne kadar izafidir bakışlarından bir anlam çıkartmak duvarın okşanmaya ihtiyacı olduğunu bilmek yalnız bana mahsus bir devrim niteliği taşırken deniz dalgasına katacak son sorduğum soruyla hışım cevabını sana bir kayık dolusu rüzgârla ulaşacağım sanırım. ama unutma burada böyle rüzgârlar bir yerden sonra yasak. bir yerler git dediğin mavi sancak. IV. İnayeten kaldırırken münferit acılarımı saydım bir eksiğim cehennemden cennete sıkılmış üç kurşunum var muskamda aklımı deliyor kaybetme telaşı kanımda sen sektirirken en incecik özenle seçtiğin taşları. taşa bile müsamaham var sönerken sigaram karanlığın tersinde ellerimi taşımak istemiyorum yorgunluğuna hazin konvoylarla ilerlerken kırılıyor nefesim en son yokuşta artık ne yuvarlanıyorum ne hızlıca basıyorum yere kendime kurduğum savaşlarda yenik düşüyorum aynanın diline beni anlamıyorlar duyuyorum bir kuşun kükremesinde. git diyorsun- elbet bir sudur çiçek gidiyorum bilmediğim dilse bile gitmek! Payanda |
alkışlıyorummm ..bütün gücümle ...şiirlerinizin hepsi birbiriyle yarışıyor güzellikte ..tiryakilik yaratacak ben de ..