**sütteki leke**
Gece istimlak ederdi hüznü
Ve hüsnü tahlil yeteneğini yitirmişti benliğim... Rüzgar apayrı yormuştu içimdeki ağacın dallarını. Çift taraflı bir ajana dönüşürken kalbim aramızda, O nasıl bir nokta koyuştu öykümüze! Hazırdım oysa Bildiğim her değeri Ve bencillik adına kurulu her sistemi ateşe vermeye, Senin için hazırdım tüketmeye ve tükenmeye... Matbaayı yeni keşfetmişti Ibrahim Müteferrika Neşriyatlar nesrin eşiğine doğru ilerliyordu. Bir kaç yüzyıl saklanmıştım ki koynunda Garipçiler bulup çıkardı hüsnü hüznümü yurdundan, Tam da bütünleşmişken tenindeki kuytuylan... Nefesim ırak kaldı... Bir kilim gibi sermiştim ruhumu gökkubbeye Ve sakınmıştım her temaşadan kalbini. Nazlı bir kuğu idi sevgin, O koşulsuz bağlılıkla yüzerdin içimde. Kubbetü’s Sahra’dan izledik son akşamı... Sabah karşıladığında bizi artık bir olacaktık, Karışıp kavuşacaktı ruhum ruhuna... Sabah olduğunda, Sabah olduğumda Anladım ben, Karanlığa kaçmıştı kalbin Geceye tavdı fikrin... Hem sütte de leke vardı... Fikrin fikre fitnesiydi aşk Ve yüzüstü konmak tek ifade şekli... Kristalleşti kalbim ayazında, Ayan-beyan aymazlaşan bir ayrılık ayırdı da beni binlere, Hadi toparlasın toza-toprağa , Toza-aşka karışan parçalarımı Eğer ki toparlasın biri gücü yetecekse... tenim boğulup duruyor yokluğunun ellerinde. / bak kalem ellerinden ifrite geçti. / yokluğunu paganlaştıran yalnızlıkta diner bir vakit / kalbini imana getirir aşk ve Hakk’tan korkmadan yediğin bu hak! / gelirsin gözüyaşlı bir pişmanlıkla / İsrafil sura üfürdüğünde... Mayısbir-bir/ikintiler-iLker... |