Uyuyor Karadeniz gün ortasında Hamsilos’a gitmeyelim, bu gün hava kapalı. O da böyle uyur, biliyor musun Türkan? Eskimeyen kuşkularla bulut gözler aralı...
Sur diplerinde nasıl da yığılmış zaman gâvur topu gibi eritmiş duvarlarını. Kanmadım gülüşüne Sinop! Kalen içeriden yaralı...
Akliman, kara liman... Neydi türkünün devamı Türkan? Nazar mıydı naz mıydı, bizim kızın halleri? Karasu’da o pazar kurulmuyor artık, öyle mi? Kalk kuralım şuracıkta, zor mudur, ne var! Satarız, bulursak alanını; kaç kuruş ki canına yandığımın ederi?
Rakı çarpar diyen o garson, önde gideni be alığın! Affetsin Karadeniz; şaraba düştü bu gün kurtarmak imanını balığın... Saklama şu şişeyi, ver beri!
Rüzgâra bir şey fısıldayacağım hele kapa gözlerini sen bi... Ses verecek az sonra Malatya, Elâziz duyacak beni derinden bir “Yaaa ” çeker Antep muhtemelen... Sen duyarsan ölümü gör Türkan, emi!
Bir şiir okuyordu çakıl taşları dün akşamüstü sus yaptım, martılar gücendi, küstü... Dilimin ucunda, okuyacağım sana şimdi ah, hatırlasam…Nasıldı yahu girişi? Yâr cemaline bürünmüş, öyle doğmuştu Ay. Giyinmiş kuşanmış aşkı, eylül ellerinde ne bileyim, neydi işi İstanbul’un Ayancık Sahillerinde.
Şimdi ben, şu kalenin tam burcuyum. İyi bak Türkan! De ki zerre kadar harcıyım o taş olabileydi! Bir yastık olaydım kanaviçe nakışlı yanağıma değen baş olabileydi... Ölüm döndürür müydü yolundan, sen söyle Türkan! kavli kavilime eş olabileydi...
Kasnaklı uçurtmamı kalk indir telden sana bir Buzbağ kapıp geleyim hemen. İnanmadın mı? Ee, peki! Bitsin şu kadeh de gör sen.
Aramadı, sormadı bile bak bugün; bacısı güzel... Barınak sallanıyor be gülüm ben sarhoş değilim Türkan!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kalenin Burcu Benim şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kalenin Burcu Benim şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Aynur BAŞ şiirlerinden en eskilerden ve bir sesini duyup etkilendiğim sonra derin sulara gömülüşünün nedenine çare bulamadığımdandır belki bu şiir hep aklımın köşeciğinden seslenir durur. "ölümü gör Türkan e mi! ölümü gör" bu gibi halk arasında kullanılan ve bildik tanıdık özgün cümleler kurma yetisinin maaşallahında olan şairime ne diyeyim bilemiyorum. Şiirilerinin genelinde dil de akıcılık inanılmaz özgünlük barındıran şair arada bir de ketumlaşır ve inatla asıl demek istediğini demez. Arada heceden de hece hece ustalık döktürür de şahlarını bile gıpta ile kapıdan baktırır ki kimsecikler kapıyı tıklatamaz dahi. Hele bir de mertlik namına şiirin içine sürdüğü asaletin ve kadın adamlığın emaresini derya deniz içmekten ne çok mutluyum bilemez. Bu böyle yarın bu vakte kadar sürer gider emin olun :) Övgüler yetmez anlatmak istediğimi ifadeye, sözcükler de kifayetsiz amma neyse ki şairin anlama ve çözme yetisi beni bu durumdan da kurtarıyor. İyi ki şiirler varmış ve iyi ki Aynur BAŞ şiirleriyle ve mert kalemiyle tanışmışım. Tek kelime yeter sanırım son olarak. cümle kaleminizden dökülenlere hayranlığımla usta.. selam sevgi ve saygılarımla her daim...
not: o sofrada ben de vardım beni görebiliyor musunuz arkadaşlar? çoktan fondiplemiş ve sallanmaya başlamışım, bugünde geçti kimsesiz, masaya vurulan her yumrukla daha çok dönüyor dünya...
Ne güzel bir anlatım dostluğa dair. Sohbetin koyulaştığı bir demden yola çıkıp eskinin hüzünlerini bir bir saymış şair. Ve sahi ne güzeldir dostla dertleşmek. Kaç dostun var dendiğinde hep irkilirim. Yani çok mu olmalı insanın dostu diye. Ama gerçek dostun sayısı çok azdır bence kolay değil Türkan gibileri bulmak derdim. Olmasak da o masada ve barınakta okuyarak biz de eşlik ettik sohbete. Sahi pazar dedin de kaldıysa kurulan pazar geleyim bir gün de birlikte gezelim şair Antep'de. Zira uzun zaman oldu pazar görmeyeli ben.
Sarhoş değilmiş dost sarhoşu olan. Kasnaklı uçurtması da hem takılmamış ki tele... Ne dert ne gam... Ne de bir bardakta efkar dağıtmak dost Türkan Dincer'le (Dosta selam...) birlikte...
Bacısı güzel! Dert etme, aramadı sormadı diye. Daya sırtını surlara, dağılsın bulutlar inadına inadına!
Kendimi yanınızda hissettim; siz el atarken Buzbağ'a, ben demli çaya... Ve dayadım başımı dost yüreğinizin üstüne... Dostluklar hep var ola...
Çıkmalıyım şimdi alelecele şiirden. Nöbetim var ekmek kapısında... Bir uzun gece var beni bekleyen. Anılar var düşünceler var gözlerime çökecek; uyku kadar ağır...
Şimdilik hoşça kal ve öptüm yüreğinden dost şairim.
Sırtını ver bir dağa...Ayakların Karadeniz Mavisinde... Öyle sahi oraları yurdumun. Ve Türkan'ın, o kocaman yüreği.... Bir gün üçleriz İnşallah. Ne güzel olurdu. Sen çay içerdin ama çay da başı döndürüyor o iklimde, söylemedi deme :)
Bulunduğu mekan içinde sarhoş olana şarap neder ki? Tayyi mekan eden her yeri çağrıştıran,çağıran birazda Türkan ile yoldaştır içte bir garip özlemdir aynı zamanda taşıdığı bacısı güzele.
Ben burdan antepten yah çağırdım ki,bir kına gecesinde gibi hissetim karanlıklar içinde bir eksik vardı bir zılgıt. Çayda çıra gecesinde belki kuytularda konuşlanmış bir yüreğin ayan beyan serantalarıydı belki ama ne çare,hayatın gülgeelri de vardı belki;Türkan da olomasaydı kimle dertleşecekti şair,şişeyle mi Hayır sarhoşluk değil bu öte bir şeydi.
Yah çağırma Antep yöresine aittir değil mi? bilmiyorum başka yerlerdede var mıdır acep? Hani halk arasında bir söz vardır bilirsiniz dervişin fikri neyse zikri de odur diye.Bin yıllık ve bellki daha fazla yıllık bir kültüre sahibiz.Şiir geleneğim,iz de bir o kadar eskidir. Kestirmeden giderek anlatayım.Divan şiirimiz de "Ah!" kelimesi Allah lafzının kısltılmış şekli olarak yer alır edebi metinlerde özellikle şiirlerde."elif" ve "he" harfleridir kısacası. Bütün işlerinde besmele ile işe başlatyan bu milletin evlatları işe girişirken bazen de özellikle gayratlendirmek için "ya Allah" der değil mi...At üzerinde sürekli savaşan türk ataları zaman kısalığından doılayı hayatları at üzerinde geçtiğinden midir nedir kısa şiirler yazmışlardır.Az sözle çok iş başarmaktır işte bu şiirdir değil mi.Ya Allah kelimesinin kısaltılmış şekli "yah"şimdilerde kullananlar bilmese de bir sarhoş narası değil yah şekline dönüşmüştür vesselam.Hadi eyvallah ağam.Selamlarımla...
Yaa mı, yaah mı? Yanlış mı yazdım yani :( Hayır o birşey değil, düzeltirim de... Ben halayda da öyle bağırırıp hep :) Sinop, Elazığ, Malatya, Hatay, Antep derken....O kadar çok gezdim, o kadar çok yerliyim ki usta, artık birbirine giriyor naralar... Ama biz "yaaaa" diyoruz, merkezde; eminim sanki yaf :)
İçten ve yine şevk veren bir yorumdu. Eyvallah dost yüreğine. Her dem saygım ve dost selamlarımla....
Küreselleşen bir dünyada mesafeler kısalırken İnadına insanlar arasındaki mesafeler uzuyor Günden güne biraz daha kabuğuna çekilen insanlar Günden güne artan bir ferdiyetçilik Türkan gibi bir dost bulup Dertleşmek, Herhalde gelecek nesillerde çok daha özlenesi bir hal alacak İyiki Türkan vardı İyiki Hamsilos'a gidildi Belki siz orada iki kişiydiniz ama Masanıza bu şiiri okuyan herkes katıldı Bir yudum tad aldı Bir yudum içtenlik Sahi dengi dengine eş olabilseydi Sevdalar Selamsız geçermiydi günler?
Sinop Neden içten yaralı sahi?
Bu güzel şiiri tekrar okumanın derin hazzı Ve sarhoşluğu var haleti ruhiyemde Şiir aldı bizi atmosferine misafir etti Teşekkürler içten anlatıma ve sadeliğe Teşekkürler Yazan Kaleme Selam, saygı Elbet sevgilerimle...
Her zamanki gibi... Yorumundan sonra, ben de beğeniyorum sanki paylaştığımı.... Baştan okuyayım du bi :) İçten teşekkürlerim, saygım ve dost selamlarımla Usta.
Siz sarhoş değilsiniz belki ama,ben böylesi,yüreğe dokunan şiir okumuş olmanın sarhoşluğu içindeyim,(ki,her gün bir büyük içmeme rağmen,bugüne kadar sarhoş olmadım hiç:))))
Ne kadar yalın ve içten bir dik kullanmışsınız,kim bilir belki de,şiirinizi bu kadar özel kılan en büyük yanı bu olsa gerek... Yüreğin en yalın haliyle yapılmış konuşmaların,şiire dönüşmesi,başka güzel etkiliyor sanırım okurlarınızı...
Sümeyra'dan vazgeçemiyorum ki. Kaleden İniş mi olur, Zaralı Halil... Beğendiğinize sevindim. Bana sorarsanız, türkü daha güzeldi derim :) Teşekkürüm ve sevgilerimle Şair.
Dost.. Dostluk.. Sadece iyi gününde yanında olup mutluluğunu paylaşan insan değil asıl zarda zorda sıkıntın üzüntün olduğundan insanın yanında olup tüm derdini, tasasını paylaşan, acı çeken kişi kadar acı çeken insandır ve hesap kitap yapmadan menfaate dayalı olmayandır. Hayat insanı nereye sürüklerse sürüklesin zamana mesafelere inat akıldan çıkmayandır dost denilen. Ve.. ne olursa olsun arada her ne geçerse geçsin düşman olmayan, kıyamayan ve insanın kendini sakınmadığı içini döktüğü iyi ki varsın dediğidir...
Oğuzkan Bölükbaşı'nın şiirinde dediği gibi; "dostları olmalı insanın, aynen gemilerin limanlari gibi zaman zaman uğradığın yükünü boşalttığın dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda
sonra açık denizlere uğurlamalı seni, geri döneceğin günü bekleme umuduyla bazen rüzgara o açmalı yelkenini yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla halatlarını çözmeli seni çok ama çok özlemeli
dostları olmalı insanın, ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen düşünmediklerini düşündüren seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen gerektiginde senin için ateşi yutabilen yolunu ısıtan ustan olmalı, şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini sana verebilmeli soğuk bir kış gününde üzerindeki tek gömleğini."
Dostları olmalı insanın...
Belli ki dostluk var arada şahsa münhasır 'Şiir' zira. Ve.. Bir dosttan dosta ne hoş-özel-güzel bir hediye olmuş. Söyleşi, öykü tadındaydı. Keyifti okumak. Çok söze ne hacet! Tema her ne olursa olsun; Yazıyor bu yürek yazıyor bu kalem...
Biz, bize bir gündü, Sinop'ta. Gerçi, Türkan, bir ara "evah" dedi sanki ama vukuatsız bitirmiştik günü :) Teşekkür ederim Sera... Dost selam ve sevgilerimle.
not: o sofrada ben de vardım beni görebiliyor musunuz arkadaşlar?
çoktan fondiplemiş ve sallanmaya başlamışım, bugünde geçti kimsesiz, masaya vurulan her yumrukla daha çok dönüyor dünya...