17
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
1815
Okunma

-Türkan Dinçer’e-
Uyuyor Karadeniz gün ortasında
Hamsilos’a gitmeyelim, bu gün hava kapalı.
O da böyle uyur, biliyor musun Türkan?
Eskimeyen kuşkularla bulut gözler aralı...
Sur diplerinde nasıl da yığılmış zaman
gâvur topu gibi eritmiş duvarlarını.
Kanmadım gülüşüne Sinop!
Kalen içeriden yaralı...
Akliman, kara liman...
Neydi türkünün devamı Türkan?
Nazar mıydı naz mıydı, bizim kızın halleri?
Karasu’da o pazar kurulmuyor artık, öyle mi?
Kalk kuralım şuracıkta, zor mudur, ne var!
Satarız, bulursak alanını;
kaç kuruş ki canına yandığımın ederi?
Rakı çarpar diyen o garson, önde gideni be alığın!
Affetsin Karadeniz; şaraba düştü bu gün kurtarmak
imanını balığın...
Saklama şu şişeyi, ver beri!
Rüzgâra bir şey fısıldayacağım
hele kapa gözlerini sen bi...
Ses verecek az sonra Malatya, Elâziz duyacak beni
derinden bir “Yaaa ” çeker Antep muhtemelen...
Sen duyarsan ölümü gör Türkan, emi!
Bir şiir okuyordu çakıl taşları dün akşamüstü
sus yaptım, martılar gücendi, küstü...
Dilimin ucunda, okuyacağım sana şimdi
ah, hatırlasam…Nasıldı yahu girişi?
Yâr cemaline bürünmüş, öyle doğmuştu Ay.
Giyinmiş kuşanmış aşkı, eylül ellerinde
ne bileyim, neydi işi İstanbul’un Ayancık Sahillerinde.
Şimdi ben, şu kalenin tam burcuyum.
İyi bak Türkan!
De ki zerre kadar harcıyım
o taş olabileydi!
Bir yastık olaydım kanaviçe nakışlı
yanağıma değen baş olabileydi...
Ölüm döndürür müydü yolundan, sen söyle Türkan!
kavli kavilime eş olabileydi...
Kasnaklı uçurtmamı kalk indir telden
sana bir Buzbağ kapıp geleyim hemen.
İnanmadın mı? Ee, peki!
Bitsin şu kadeh de gör sen.
Aramadı, sormadı bile bak bugün; bacısı güzel...
Barınak sallanıyor be gülüm
ben sarhoş değilim Türkan!