ŞUBAT SOĞUĞU
İki büyük sevdam var, biri halk, biri toprak,
Ne zaman bahar gelse solar, dökülür yaprak. Biri candan kıymetli, en kutsalı vatandır, Diğeri ona âşık, toprağa can katandır. Kanıyla o toprağı hamur edip yoğuran, Şühedayı vatana koçum deyip, doğuran, Oğlu eli kınalı analar ile dolu, Bir vatan ki bu ülke ondandır Anadolu. Topların toprağını karış karış eştiği, Mermilerin havada çarpışıp kesiştiği, Bir cephenin içine sellercesine giden, İnancının uğruna canını feda eden, Maziye atamızın yazdığı nice destan, Sonunda vatan oldu bu cennet-i gülistan. İnsanı ki yüreği iman ile beslenir, Allah’ın, peygamberin sevgisiyle süslenir. Düşmanıyla yan yana şühedamızın seli, İnsanlığa ibrettir bu tarih belgeseli. Birçok medeniyeti sevgisiyle kuşatan, Yüzlerce yıl içinde incitmeden yaşatan, Bu kültürün yerini düşman durmadan oyar, İrtica ve laiklik hezeyanını koyar. Cumhuriyet denilir, cumhura saldırılır, Bütün hakkı, hukuku silinir, kaldırılır. İhanet maşaları durmadan mezar kazar, İstikrar yakalanır, hemen irtica azar. Mazlum, masum kesimin hiç sesi dahi çıkmaz, Namussuzluk bir türlü yakasını bırakmaz. Birden gündeme gelir şeyhler müritleriyle, Tecavüzcü sapıklar üfürükçüleriyle; Müslüm’le, Fadime’yle, KALKANCI’yla vizyonlar, Hâsılat rekorları kırar televizyonlar. Elektrik çarpmış gibi zikredip sallananlar, Acı var mıydı acı deyip, hesap soranlar. Aniden zuhur eder sakallı sarıklılar, Şehir şehir dolaşır elleri sırıklılar. Medyayı esir alır üfürükçü duası, Bir rezalettir gider, hepsi harem ağası. Gündem oluşturmaya huzura terör estir, Vicdan ile cüzdanı örten en iyi sestir. Düşman güler, dost küser, güven bağını keser, Amacına erersin, izinden kalmaz eser. Halk kervanı ışıkta ufuğa yürüyordu, Avcılar karanlıkta böyle iz sürüyordu. Pusuya yatmışlardı kervanı durdurmaya, Düzeni çetelerin keyfine uydurmaya. Kara dayı, bir avcı, gizli tuzak kurmayı, Tehlike gördüğünde kuşanırmış armayı. Zaten teröristlere öyle hesaplar sormuş, Tam iki bin yedi yüz elli haini vurmuş. Ne zaman destan yazsa vatan, millet aşkına, Bir iftira başlarmış, duyan döner şaşkına. Yok, tetik çekilmişse neredeymiş vurulan? Bütün söyledikleri güya kuyruklu yalan. Helikopter havaya kaldırılmış, vurulmuş, Yedi kahraman orda dilinden şehit olmuş. Yok, yalanı söyleyen öyle zehirli yılan, Bu yüzden helikopter, hazine şehit olan. Başarı madalyası dağıtılmış hediye, Orda olup biteni söylemesinler diye. Yok, koparılan para kurt sofrasında yenmiş, Yok, bütün görüntüler eski arşivlerdenmiş. Kaos körüklenirmiş, millet canından bezmiş, Birileri terörü bitirmek istemezmiş. Jitemcileri varmış çetelerle el ele, Yok, çalışma grubu teröristlerle bile. Cesareti artarmış kasamız her dolanda, Saldırıya geçermiş bahaneyi bulanda. Yok, vatanperverlerin hepsini fişlemişler, Güya katletmek için listeye işlemişler. Koparılan hezeyan ülkeyi sara sara, Canlarına dak etmiş bunca yalan, iftira. Büyük bir gürültüyle güçler hazırlanmıştı, Tanklar sokağa taşmış, düşmana şahlanmıştı. Çevik bir, avcı demiş gün bu gündür ileri, Düşmanların elinden kurtarmaya kileri. Karanlığa aydınlık, ışıklar söndürülmüş, Kervan ateş altında, tamamen öldürülmüş. İrtica ve laiklik, başörtüsüyle kazan, Kaldırmıştı işte bu büyük tarihi yazan. Derinden bir nefesle düzen kurtarılmıştı, Düzeni kurtaranlar düğüne sarılmıştı. Kiler, miler ne varsa hepsi geçmişti ele, Halledilip meclise devredilmiş ihale. Tecavüzcü hocalar, üfürükçü doktorlar, Post-modern darbe ile uçmuş, artık yokturlar. Meclisi vermişlermiş düğünle bir takıma, Üç gelin yüzden dostmuş, ama gönülden kuma. Avcılar düğün ile üçüne de abanmış, İrtica merhemiyle yaraları kapanmış. Kumalardan birisi yüz vermiş bir hısıma, Üçü de gebe kalmış soğuk yüzlü kasıma. Şubat miyav zamanı, vermiyormuş âmânı, Coni’yi de kaplamış aşk ateşi dumanı. Cehalete savaşlar, büyük devrimler başlar, Şubat soğuğu biter, son bulur kara kışlar. Ayçiçeğiyle zeytin gelişmeye engeldi, Buğday, şeker pancarı, tütüne kota geldi, Döviz nazarlık oldu, lira mezarlık oldu, IMF çağırıldı, kasalar para doldu. Borsada bayram vardı, oynayıp diz çökerdi, Kimi halay çekerdi, kimi kalay çekerdi. Musluklara hortumlar boşa akmasın diye, Eşe, dosta, yakına saraylardan hediye. Büyük sanayi doğdu, çek yazan, döviz bozan, Dövizi olan paşa, keyfine bak, yat uzan. İhtiyaç kalmamıştı artık fabrikalara, Çalışanlar dışarı dökülmüş sokaklara. Halis muhlise ateş, o batanlar, kaçanlar, Ambarda futbol oynar kemelerle sıçanlar. Faiz yedi bin beş yüz, zenginlikler katlandı, Karanlık çağdan çıkıp, aydınlığa atlandı. Bir zafer kazanmıştı demokrasi adabı, Kimi kasa fırlatır, kimi kanun kitabı, En büyük eğlenceler bu kez televizyonda, Tabak kıranlar her gün yarıştaydı vizyonda. Gece kulüplerinin çılgın görüntüsünden, Millet huzura erdi, bıktı başörtüsünden. İntihar edenlerin sormayın hesabını, Çeteler de geçmişti ünlü Sırp kasabını. Ülkedeki yangını hissedenler derinden, Felç ile heder olur, kurtulur kederinden. Koparılan hezeyan kriptoyla münhasır, Kimi lüks villa bulur, kimi bulamaz hasır. Sarmıştı ufkumuzu böyle bir kara şubat, Kara kızın sevdası, soy dükkânları kapat. Düzen elden gidiyor diyerek o azanlar, Mutluluğa ermişti, susmuştu borazanlar. Söz, irtica, laiklik, susurluktan düzenin, Yaşamaya hakkı yok, avazından bezenin. Düzeni kurtarmaya ahkâm kesilen çoktur, O nasıl bir sistem ki zulümde eşi yoktur. Yasalar iki başlı nerde hukukun rengi? Bu ülkede olur mu demokrasi ahengi? Çoban merayı sarar, etrafı halka duvar, Teşbihte hata olmaz, girmesin diye davar. Hitabeyi okuyun, resminize bir bakın, Vatan, millet diyerek söz etmeyin ha sakın. Hıristiyan evlenir, kilisesine uyar, Nikâhı gayri resmi, onu da papaz kıyar; Ve hatta öğrenciler hocası ile gider, İnancının gereği orada ayin eder. Yönetime gelenler meclisine gidiyor, İncil’e el basarak halka yemin ediyor. Oralarda hiç kimse irticaya takılmaz, Laiklik elden gitmez, düzenleri yıkılmaz. Çünkü orda devletin özü, sözüdür millet, Hiç birinde var mıdır böyle musibet illet? Museviler dinine herkesten daha katı, Onun için inançtan emer en büyük tadı. Bilir ki o inançlı leke katmaz kanına, Kanıyla hamur eder, can verir vatanına. Şili’de de ilk önce dindarlar vurulmuştu, Amerika’ya uydu bir düzen kurulmuştu. Siyonizm’in dünyada çarkı böyle dönüyor, Ondandır Menderes’ler, Allende’ler sönüyor. Yıllarca bu ülkenin kanını emenleri, Millet artık tanıdı, yutmaz o dümenleri. İnancına saldıran öfke ile kin kusar, Bilmiyor mu çeteye gelende neden susar? Bir sihirli geceyle sağ, sol birden bitiyor, PKK kuruluyor, kan dökerek gidiyor. Neden sesin çıkmadı, ülkeyi terör sardı? Elini, ayağını bağlayanlar mı vardı? Çözülmez sorunları kimler üretip serdi? Bir de dön millete bak, var mı sendeki derdi? Kimin özünde gerçek dilindeki lehçesi? Teröristler, çeteler kimin arka bahçesi? Bu millet görmüyor mu huzurunu bozanı? En temel kültürüne vurup, mezar kazanı. Kanımıza susamış vahşi bir suç örgütü, Terörle, çetelerle düzene çeker ütü. Bu millet düzenini sevgisi ile sarar, O suç yuvalarına gün gelir hesap sorar. Ruhunda hezeyan yok, yarasını kaşımaz, Damarındaki asil, o kan mikrop taşımaz. Halk uyanır mum söner, seçilen halka döner, Ülkedeki yangınlar işte o zaman diner. Milleti aptal sanıp gücü ile ezeni, Bu millet siler kurar cumhuriyet düzeni. İrtica ve laiklik, başörtüsü sorunu, Millet bir daha yemez zulmedenin zorunu. Kim düzeni sanırsa altın tarak, kaşağı, Bulamaz işkenceden zevk alacak uşağı. (28 Şubat’ta, doğum günümden ilâm, Bin yıla her bir kelâm, binlerce yıla selâm.) Şubat 2002 |