TANIMADIĞIN BİR KENTtanımadığın bir kente düşmeyegör bir akşamüzeri, şaşırırsın, aklın karışır bir an. gurubu soluktur sanki o kentin, rengi yitmiş kumaş benzeri (sürekli yıkanmaktan). bulutları da daha yorgundur, daha durgundur rüzgârları – sızarlar sokak şamatasına. sehpa urganıdır otel odaları, sıkarlar ruhunu alabildiğine ve uyku nispet yaparcasına yakınına gelip kaybolur yine. istesen de, tanımadığın bir kentte uykuya söz anlatamazsın. tanımadığın bir kentte her şey garip kuşkular doğurur sende garsonda bir başkalık sezersin ve tuhaflık – vestiyerin sesinde. tehlikeli bir uyarı gibidir ürperten soluğu belirsizliğin, sanki saatli bir bombanın sesidir kımıltılar, fısıltılar… (sinsi ve derin). merdivenler birer tuzak mı yoksa, acaba asansöre güvenilir mi? (ya odandaki telefon da bozuksa?) daralma hissedersin sanki şuranda kuşkuların korkuya dönüştüğü anda istesen de, tanımadığın bir kentte korkuya söz anlatamazsın. tanımadığın bir kentte birden çekici bir yüz çıkıverir karşına, (ya da öyle sandığın bir yüz) – yıllarca konuk olmuş sanki rüyalarına. çözülür buzları korku dağının çiçekler açar, kuşlar uçar içinde, kolları kucak olur otel odalarının değişir çehresi garsonun, vestiyerin de. vurulduğun bir yüz, tanımadık kenti tanıdık kılar sana, sevdirir sana. kırk yıllık bir dosta çevirir seni. artık kendin de tanıyamazsın kendini ve tutku hâkim olunca duygularına istesen de, tanımadığın bir kentte bile tutkuya söz anlatamazsın. |
Tebrik ederim emeğinizi değerli dostum,
Saygı selamlarımla.