Tâçsahili kıyıya vuran kentin iyot kokulu sessizliğinde çekilir derin bir iç ucunda keşkesi ve az âh . . . dalgaların ayaklarımıza sarıldığı mavi rengin bakışlarımızla tarandığı bir ilk/bahar ertesindeydi gün ayaz vurmuş kaldırımların karanlığına ateşin alev gölgesi vuruyordu aydınlığın fırtınaya karışmış bedenini yokluyordu güneş karışımı bir rüzgar peşindeyse tâze yarınlara hazır ertelenmiş özlemler ten kokulu uyanışlar dudak kıvrımlarındaki yerini alır usulca öpülesi sabahlara bırakılır nefes kesen varışları artık zaman önlü arkalı pusuda hayattan kaderden yana yaklaştıkça kısalan kısaldıkça yaşanan bir serüven kazılacaktı hafızalara belli izi silinmez anların ölümsüzlüğü duvar diplerinin tenhalığına dikilecekti ve her parmak ucu onu gösterecekti uzun bekleyişlerin mükâfâtı gecenin aya karışmasıyla son bulur yerini kaybeden hak edene teslim eder tâcı sen ışığım ! nefes kapılarını kapat ki yüzümün bir tek sana açılsın günüm sırtındaki yalnızlık hırkası düşen , sarılır sevinç çığlıkları ruhumun dört yanına ey rabbim ! yolumu doğrundan ayırma . . . ( ... ) 22/02/2012 11;35 eMİNE |
selamlar