Yakup, Kuş Cesetleri ve Allah
"Mert Metin’e bir çöl gecesinde anlatıyordum, o durgundu ..ve baktım ki dolunaydı ama gölgesi yoktu yanında...."
Kudüs’te akşam çökerken açılan avuçları ile dokunur gökyüzüne bir Arap bir yahudi hıçkırıklarıyla döver duvarları ve Yakup susar böğründe bir iri kan lekesi bir ağlayan çobanı sürükler dağlara sevdasını gördüğü bütün kuzulara anlatır ne zaman açsa avuçlarında kuş cesetleri en çok akşamları kapatır kendini kalbine ve durur durur mırıldanır ; “şu anda uzakdoğu limanlarının birinde bir denizciyi dövdüler çünkü söylediği şarkılar anlaşılmamıştır..” çok zaman susardı Yakup böğründe bir iri kan lekesi derdi ki “ yazgımı dağlara çarpsam dağlar yarılır...” ki ben “böğürtlen toplamayan kızları sevme dudaklarını öpme artık “ derdim Yakup’a.. oysa, ne cennet ne cehennem yeşil bir vadi kadar güzeldi Yakup’un tek isteği korular boyunca hüzünlü şiirler okumaktı altın saçlı bir kumral kadını anlatıyordu her gördüğüne ve melekler ona “ sen yeniden aşık ol / yeni yıldızlar sunulacak sana” demişlerdi üstelik... ey gölgesinden nefret Yakup, sen de utanma bir köpek gibi içine kıvrıl şimdi.. |
kelb-i muallemler Tanri'dir bu sanal da..
ki, onlar içlerindeki süleyman'in nasil hürrem'lere kebillik ettiklerini,ancak seciyesi rafine olanlar bilirler..
mustafa'lar vardir birde kurban edilen hürrem fettanliklarina..
görmemişlerin yusuf'u olur tutar kuyuya atar o görmemiş hürrem yardakçilari..
bakmazlar yaşlarina başlarina..
yaşayamadiklari hayatin kendisidir sanal..
işte böyle şiirler onlara 'ya rabbi şükür 'gelir,
her imgesi yüzlerine tükürüldükçe..
ki,onlardan çok var bu sanal-i hayal sandiğinda
nasil siğarlar içine bilmem
öyle bir mide ki,gepgeniş hazmi öğütken..
ben şairi tanimam
yanliz sayfanin başina anektod düşen adi gibi adami tanirim .(mert metin)
haliylede şairde aşina düşer yüreğime..
'mert metin' olursa vesile..
sevgimkere
saygimkere