TILSIM VE TRAJEDİ
Bir ucunda Trajedi vardı bu kalemin,
Tılsım öteki ucunda. Uyuduğumda kim uyanıyordu içimde, hangimiz sürdürüyordu gündüşlerini, hangi yüzüm kanıyordu, neden bir ucu seçip sivriltiyordum da köreliyordu o an öteki uçtaki güdülerim, kalemin bir ucunda Trajedi, Tılsım benden yanaydı: Nereye çevirirsem çevireyim öfke doğuruyordu hüzün doğuruyordu öfke: İki ucunda kalemin ebabil kuşları taş topluyordu. Gelecek ardımda kalmış bir melek: Defterim dolmuş, bir tek hece taşım için karasız bir beyit oyalıyor şimdi beni. Köprüler, dehlizler ve tünellerden geçtim, oğullarım dağınık bir başkaldırı kavmi, kızlarım sonsuza ayarlı birer arayış tohumu, bu kadını sevmiştim: Koptu gitti dünyamdan, sönmüş fer. Bu kadını da: doyamadığım. Bir de onu: Yanıbaşımda fırtına gibi yaşayan, tül gibi ölen. Yalnızım artık, nasıl yalnız yaşamışsam gamlı bir şahinken. Defterlerim dolu: Yaklaştım, erişemedim Sancının ortasında, huzur kutbuna teğet, varacağım noktaya doğru ilerlerken ondan uzaklaştım belki de. Yandı canım biricik olanı kendime ayırırken, gün geldi içimde biriken ağu çekti benden dışımda biriken uyumu: Karanlık, sinsi, delici bir çağda kırdım tek tek elimdeki kelimeleri. Herşey geçti sonra, ben kaldım -- bir de bende bana direnen doğrular ve yanlışlar: Hassas terazi, dik merdiven, birkaç bozuk kum saatı, dilini unuttuğum bir pusulayla gecelerimi paylaştığım o tuhaf hayvanlar: Akrep ve örümcek, semender ve şahin ve ebabil kuşları taş topluyorlardı. Doğaya baktıkça içimde dinlenen tufan insana baktıkça kabardı; seyrek ve acemiydi kaçışlarım, yüzümü döndüm nerede yakıcı bir hal görsem, duydum ağızdan kaçırılmış bir heceyi bile, bir tuzak kazıp içinde salıvermek için mutlak bir av bekledim. Böyle başladı ve sürdüydü önümdeki katışıksız yokuş: Sandım ve inandırdım belki, gönlümü ve aklımı dağlamamış hiçbir işarete oysa inanmadım. Hazırdım her an kurduğum çadırı söküp yolcu çıkmaya, kaldım burada: İğne ve ağ, ipek ve masal, sis ve köpük arası yazdım öykümü defterden deftere: Aradım bulamadım altın anlamı, ama farkettim altındaki anlamı -- uyanıp kan içinde bir gece, sivrilttim öteki ucu iyice: Etrafımdaki nesneler cansız mı, kıpırtı dolu: Dokunsam kendi dillerine çevirecekler bende bildiklerini: Bu saatı ben durdurtmuştum, ben çıkartmıştım bu yüzüğü, bile bile kırdığım fanus ile bir başkasının kırdığı fanusu neden içiçe geçirmiştim? İşte masam, kurutma kağıdım, çocukluğumdan bu yana bana eşlik eden bir çift kemik zar. İşte duvardaki ölü resimler, yerdeki bu boz halı, başucumda yatağımın opalin bir lamba ve siyah deri kaplı derin defterler: Dokunuyorum ve dile geliyor yıldan yıla bu odaya sinen saf korku: Biraz daha arınmış ışık gerek bana, biraz daha koyu bir mürekkep, biraz daha felç sağ elim ve parmakları için, biraz daha zaman ve bu zamandan geçmek: Birkaç soluk boyu belki, belki birkaç çağ için biraz daha cüret ve korku, Tılsım ve Trajedi gerek. |