Zehrini Kusarmış Sıvasız DuvarlarHüzünlü Çivit mavisine bürünmüş semadan Su düşer topraklara Kan beyaz örtülere leke tutmaz Ağzıma sokulmuş küfürler Yüreğimde it dalaşı yaparken Üryan gecenin Soykalarına soyunur Yalnızlığa titreyen bedenim Ey sevgili Hasret kertiklerine Hüznün yağmurları ince ince yağar Üryan gecede Karanlığın örselerine çaresizliğim İnan ki sığmaz Bilesin ki yarına saf tutarken ayaklarım Mahcup çocuğun eli düşer gecelerime Zamanın donuk anlarına sığınmış Soluk benizler Nefes alır çaresizce ensemde Militan gözler dikilirken ansız üzerime Yaşam bahtsız an olur Korkularım günahkâr tenlerde oyalanır Vakte direnişim Hayata ağız dolusu sövmelerimde inler Sinsilesine sokulduğum hayaller Karabasanlarda hırıltılı kalır göğsümün üzerinde Yalnızlığımın tövbelerine şahit olmuş mintanlar Parçalanır acizliğime titreyen bedenimde Adına muhtaç olduğum şu dünyada Yorgun güneş Sanrılı şekilde merhaba der güne Yaşama Umutlarım isteksizce yaslanır gözyaşlarıma Öfkem Geçmişin kurak ovalarına Ocakta harlanmış suyun Katıksız kaynamalarına kin kusar Ve Darağacına çekilmiş boyunlar Cellâdım olur diz çöktürür yeryüzüne Dil Lal suskunluğunda akar boğazıma Hoyratça harcadığım zaman mıh gibi çakılır yüreğime Acının naraları Isırgan otu kabarıklığında dokunur çıplak tenime Yılan yarpızları sokar her yanımı Avuçlarımda doğan mehtap yanıksı bir tat bırakır vücuduma Zehrini kusmuş sıvasız duvarlar Ötelerin ta ötesinde küf kokar sokar karanlığın kuytularına Bilmem şimdi Diner mi ki zamana acım Diner mi ki zamana isyanım Diner diye bakarsın yaşlı gözlerime Ama İnan ki dinmez Dinmez ey sevgili Sürek avcılarının iz sürümlerinde Ezilir başım Katıksız çoban ekmeklerinde çiğnenirken Ulaşılmaz aşkım Hayata sığ duruşumda değimlidir ki Elime dokunmadan kaçan zaman Geçmişime bıraktığım umutlarımda mazinin ardına kalan Ne zaman sarıp sarmalasam hayatı Yokluğun imkânsızlığı değimlidir kapımı çalan Ve Şimdi beni hayata susturan Söyle ey sevgili Zamana çaresizliğim değimidir varlığıma kan kusturup Yarınıma yas tutturan….. |