Dünyaya teşrif için Hakk’tan gelince izin Açıldı perdeleri sırlı alemin, gizin...
Etrafım kalabalık henüz "acemi er"dim Gözyaşları içinde ilk tekmilimi verdim.
Hava buz gibi soğuk, mevsim zemheri, güzdü Sadâsı nidamdan gür horoz, bir de öküzdü.
Aldılar çok geçmeden anamın kucağından İç çektim, medet umdum tandırın sıcağından.
Hakkını yemeyelim gece uluyan kurdun Nüfusu artı birdi doğduğumda, Bayburt’un.
Görkemli "Kale"siydi endamlı tek takısı Burnumda tüter hâlâ taze tezek kokusu!
Tipik bir yöresidir bizi biz yapan ruhun Tâ fizandan duyulur coşkun sesi Çoruh’un.
İkinci varisiyken ailemizde tahtın Somurtan surat gördüm; dediler "işte bahtın!"
Bir bakışı vardı ki sanırsın ki düşmandım Daha üç gün geçmeden doğduğuma pişmandım.
Tanıştırırken hayat höllük ile hissizce Fısıldadı bir melek kulağıma sessizce; . "Dünya dedikleri yer iki kapılı handır" Hakikatte her beşer bir tüccar, bezirgândır!
Değerli üç şey vardır; sağlık, zaman ve îman Allah’tır yegâne yâr, sığınacak tek liman.
Yarına olmaz güman; sayılıdır nefesin Can denen tende kuştur; kilidi yok kafesin.
Bir mihman-ı güzide yoklamadan kapını. Hasletin hası ile süsle sırlı yapını!
Ölsen de uzanmasın haram lokmaya elin Ardına düş ilimin, bir de salih amelin.
Alay eden olsa da sen hayrı tavsiye et! Hakikatte meziyet; Hakk’a sadakat, niyet!
Önceden belli değil varılacak yeriniz Bunu tayin edecek ziyan-kâr defteriniz.
Menzile giden yolda nice engel çıkacak Zalim olan bir lâin seni sık sık yıkacak.
Sakın ola pes etme; deme ki "kaçtı tren" Cehd bekler canı veren; ayağa kalk ve diren!
Akleden yüz çevirmez, ölse de, İlâh’ından Kurşun atar şeytana irade silahından.
Hani olur ya, birgün, günah dolarsa heyben Yetişsin imdâdına gözde yaş ile tövben.
Nedamet içten ise ve pişmanlık sahiden Ümit kesmek günahtır Rahmet-i ilâhî’den. . Gözlerim yarı açık ilk dersimi almıştım Az sonra herkes gitmiş, yapayalnız kalmıştım.
Anam ya tarladaydı ya da evin işinde Yorgunluk sezilirdi zoraki gülüşünde.
Bir övgü beklese de kayınvalidesinden Payına düşen sertti feleğin sillesinden.
Özel izne tâbiydi koklamak kuzusunu Ne acıyanı vardı, ne soran arzusunu
Zulmün adı anane, gelin ezmek töreydi Kurban olduğum sılam geri kalmış yöreydi.
Bir serap idi dirlik, fakirlik diz boyuydu Talihimin karası koyudan da koyuydu.
Takılıp söküğümden hayatın kör çarkına Beş koca yıl geçirdim varamadan farkına.
Muhtemelen yayılmış süratle dilden dile "Müjde" denilen haber duyuldu köyde bile;
Satıp tarlayı, evi kelepir fiyatına Sözde "elveda" dedik sefalet hayatına... . Tren sanki gitmiyor bahtımdan kaçıyordu Görünmez bir el bize yolları açıyordu.
Bir öğlen sıcağında yorgun varınca gara Hayretlere düşürdü gördüğümüz manzara.
İnat edip de, şayet tutmasaydım elinden Ezilir, kaçamazdım, akan insan selinden.
Belli ki tüm işlemler halledilmişti baştan Ahşap bir ev almıştık İstanbul Beşiktaş’tan.
Semt değil bir efsane, futbolda bir isimdi Duvarımı süsleyen tek resim o resimdi.
Boynu bükük kalsa da -çok kez- seyircisinin En eski takımıydı dünyanın incisinin. . Yaza güneş yakışır, zemherî, ayaza kar Sağlıklı vücutta kan siyah ve beyaz akar(!) . İstemeden son verip haklı methiyemize Devam edelim dostlar hayat hikâyemize;
Babamdı, zaruretten şehire ilk alışan Onbeş nüfus içinde iş bulan, tek çalışan.
İnşaatta kalfaydı, teri dinmezdi ama Sökük fazla olunca kapanmıyordu yama.
Bir kaynana dört gelin ve daracık bir alan Kavga yoktu desem de, herkes bilir ki yalan.
Alnımızın akıyla çıksak da her "savaş"tan Çok geçmeden sürüldük, ayrıldık Beşiktaş’tan. . Hafızamda dün gibi kirada geçen günler Izdırap ile dolu, hüzün veren sürgünler...
Bulup ucuz bir arsa varoşlarında kentin Bir gecekondu yaptık, sakini olduk semtin.
Artık yuvamız vardı sadece bize ait Yoksul, lâkin mutluyduk; Yaradan buna şahit.
Aşikâr olsa dahi hayatın tersi, düzü Pek içten gülmüyordu henüz bahtımın yüzü.
Yurdumun talihi de farklı değildi bizden Yeniden düşüyordu, tam çıkarken dehlizden
Çok şey karaborsaydı; çay, şeker, aygaz tüpü... Milletçe kuyruktaydık, milletçe sinir küpü.
Bakkala yağ çekerken iki kalıp yağ için Mukadderat sanırdık; sormazdık neden, niçin?
Musluklar "tıs"ladıkca su taşırdık çeşmeden Mümkün değildi gezmek hiç çamura düşmeden.
Tek derdim derslerimdi, futbol ise tek hobim Dört kardeştik biri kız, üç erkek; biri abim.
Yüzünü görmesem de, geçmek olmaz anmadan Bir ablamı yitirdim henüz ismi konmadan.
Kanatmamak adına mazimin yarasını Hızlı adımlar ile geçelim burasını... . Birgün baktım babamın başı öne eğilmiş Dedi "evlat İstanbul meğer cennet değilmiş."
Anladım çok geçmeden hüznünün sebebini Yuvamızı yaparken borç delmişti cebini.
Izdırap had safhada iş arayan çok idi Yurt dışına gitmekten başka çare yok idi.
Vize çabuk çıkınca ne hayaller kurmuştuk Ok atan çoktu lâkin, hedefi biz vurmuştuk.
Doldurup umutları eskice bir valize Gözyaşları içinde veda etmişti bize.
Ayrılığın adresi Sirkeci´nin garıydı, Trenden geri kalan bir hüzün rüzgârıydı.
Henüz daha görmeden ak günlerin a’sını Zorla ögretti kader gurbetin manasını
Duyguların tarifi zor gelince dilimle Paylaştım güzyasımı bir avuç mendilimle
Yâd ele göçe sebep aş-ekmek parasıydı Ardında bıraktığı bir hicran yarasıydı.
O’na sürgündü hayat, bize zehirdi yemek Meğer böyleymiş demek, ağlarken gülümsemek.
Üç beş kuruş artırıp hemen dönmekti gaye Farklı bir şekil aldı bu hüzünlü hikâye; . Anam ve dört evladı; yarı tok yarı açtık Henüz yaşımız küçük, ilgisine muhtaçtık.
Cimri gaz lambamızın sevmesekte isini Bir avuç ışık için çekerdik kaprisini
Karanlık kuşatırken akşamüstü evimi Sayesinde bitirdim yüzlerce ödevimi
Ne kadere küs oldum, ne azmimi yitirdim O hengâme içinde liseyi de bitirdim.
Ufkum makber gibi dar, yüksek okul masaldı Oysa ilk imtihanda puanım Siyasal’dı.
Anamın sayesinde nice engel aşmıştık Yetmişli senelerin sonuna yaklaşmıştık.
Nerden bilecektim ki sevinç kısa sürecek Vebalı hayat yine yüzüme öksürecek
"Kavgam var" deyip biri, mevcut sistem, düzenle Düşman etti herkesi birbirine özenle!
Darbeye sebep için kan akmalıydı; aktı Sevgisiz kalpler katı, sahra gibi kuraktı.
Kardeş kardeşe düşman, öfkeliydi, asiydi Kahveler, gazeteler, giysiler siyasiydi.
Karşılığı kurşundu barışa davetlerin Failleri meçhuldü seri cinayetlerin.
Evlere hakim olan can korkusu, kederdi On yaşında çocuklar mahallede "lider"di!
Forvetin şutlarını tam doksandan alırdım Her uçuşta havada on dakika kalırdım.
Meğer o güzel günler yalancı bahardanmış Az ötesi uçurum, yollar buzdan, kardanmış.
Bir trafik kazası bozdu tüm planları Zifir ile boyadı anıları...anları.
Tiyatroda gibiydik; perde kapandı, indi... "Sorumluluk" denen yük omuzlarıma bindi.
Dindi gönül bahçemin coşkun akan deresi Sıktı derdin, kederin can yakan cenderesi.
O gün gedik açıldı, takatimde, gücümde Yarım kalan okulum bir uktedir içimde.
Zaman tabibin hası; Rabbim şifa verince Sıla yolu gözüktü yaş kemale erince.
Bırakıp gençliğini gurbetin kucağına Döndü yeniden babam vatana...ocağına... . Mevsimin yazı da var, günler uzun, ak ama Yalnızlık sülük gibi yapışmıştı yakama.
Bir yaz günü sabahı güzel olunca hava "Belki son fırsat" deyip çıktım zorlu bir ava.
Fazla vakit geçmeden keklik ovaya kondu Yayım tek atımlıktı; bu ilkti ve de sondu.
Geç de olsa bulmuştum gönlümün perisini Halden anlayın dostlar, sormayın gerisini...
O’dur ilham kaynağı her dizemin hecemin Ay’ı O yıldızı O mehtabımın, gecemin.
Gündüzümün güneşi solar, üzülür O’nsuz Bir sevdadır kalbimde; uçsuz bucaksız...Sonsuz.
O’dur rüyama gelip kâbusları ağlatan O’dur kör talihime kafa tutan kaş çatan.
Tebessümün anlamı gözlerinde saklıdır Bir hata varsa, benim, O ise hep haklıdır.
Rabbim üç evlat verdi; Yusuf, Yunus ve Ahmet Gerçek saadet buydu; buydu ilâhî Rahmet.
Ne zamangüneş doğsa, az ısınsa içimiz Gök bulutla dolardı, solardı sevincimiz.
Talih tekerrür etti; derdi vardı babamın Tesellisi zor işti, canı çıktı çabamın.
Dile tesbih olsa da "dünya hayatı yalan" Hayalinde ev vardı; geniş, bahçesi olan.
Değişik semtler gezip nice muhitler aştı Nitekim çok geçmeden hedefine ulaştı.
Yerleşince Termal’e ne kadar da mutluydu Biz de döneriz sandı; bundan çok umutluydu.
Üç kat koca bir teras ve içinde iki can! Sonuç yine yalnızlık, akıbet yine hüsran.
Hüzün derdi anbean; yön dönülmez tek yöndü Hedefe varamadan ışıklar hepten söndü... . Her can kaybı kor gibi; o’da gitti yakarak Ardında boynu bükük emanet bırakarak.
Evlatlık sözde olmaz, an isbatın ânıydı Sevgiyi ayan etmek, göstermek zamanıydı.
Karar vakti gelince bakışlar yana düştü Duasını kazanmak eşim ve bana düştü.
Cennetin bedeli var; herkese olmaz nasip Arsız "gerek yok" derse bizim için münasip.
Hizmeti nimet bildik tâc ettik başımıza Çehremize tebessüm, tat geldi aşımıza.
Soframız mütevazi, her dem başımız dikti Ne secdemiz ihlassız, ne şükrümüz eksikti.
Tamahkâr da değildik; kanaatkâr olduk hep Biliriz ki her nimet binlerce şükre sebep.
Debelensekte bazen hayat denen balçıkta Hamdolsun Yaradan’a; kalmadık aç -açıkta
Alçalmadık önünde merdin ne de namerdin Rabbimizden diledik dermanını her derdin.
Seneler yaş aldıkça zaman sürat yapıyor Esen meltem olsa da gönüller nem kapıyor.
Kapanıyor kapısı onca hayalin bir bir Göz toprağa bakıyor, "buyur" ediyor kabir.
Doğrudur! Hayat zordu; gün geldi çok sıkıldım Her engeli aştım da, nankörlükten yıkıldım.
Bir ben vardı bir zaman, yeise mezar eşen Zor taranan saçları omuzlarına düşen.
Mehtapsız gecelerin karanlığını yırtan. Kaf dağının ardında köşk için yer ayırtan.
Şen değilse bu gönül, bilin ki sebebi var Maziyi eşelesem dil sussa, hecem ağlar.
Kimdi söyle be kalem göğe kanat çırpan kuş? Gözde yaşıma bakma! bana bırakma, konuş! . Kimdi, şelale gibi coşkun akan, çağlayan? Kimdi, dar geceleri gündüzlere bağlayan?
Kimdi, dünyanın yükü konsa dahi sırtına O rüzgârla yarışan hırçın esen fırtına?
Kimdi varılmaz denen zirvelerdeki mükim? Kimdi kışın terleyen, öz derleyen arı kim? . Şimdi yorgun ve bîtap gün sayarken zamandan "Demir almak" üzere ömrüm bu son limandan.
Kaybolurken ufukta hayallerini çalan Bir garip; akan ömrün ardından bakalakalan.
Talan olmuşsa yıllar yaşı dinmiyor gözün Ne güneşin hükmü var, ne göz kırpan gündüzün.
Hüzzam idi bahtımın çaldığı tüm ezgiler O yüzden böyle derin yüzümdeki çizgiler.
Hayat yolum kaygandı; düzyol kıyasla sırat Anlatacak şey çok da...Gerisi teferruat.
Anladım ki ne etsem talih boyun eğmiyor Emin olun bu dünya bunca hırsa değmiyor...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
HAYATIM "ŞiiR GiBi" şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HAYATIM "ŞiiR GiBi" şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Ah hocam ya :( Derin bir Ah! Ne kadar da benziyor o dönemlerin hikayeleri birbirlerine. Rahmetli Murat Çobanoğlu'ndan da birkac tane dinlemistim internet aracılığıyla.. Keza ailemin hikayesini yazmışsınız sanki..
(Sanatsal boyutu hakkında yorum ekleyecek donanimda degilim biliyorsunuz, bağışlayın lütfen)
Rabbim sizin ve ailenizin afiyetini ve huzurunu daim etsin. Ebediyete irtihal etmiş tüm yakınlarımıza, kardeşlerimize rahmet, merhamet ve mağfiretiyle muamele etsin inşallah 🤲
"Forvetin şutlarını tam doksandan alırdım Her uçuşta havada on dakika kalırdım." 🙂 Başka bir başlık adeta..
Derin saygılarımla...
Sisli Zihin tarafından 11/14/2023 10:46:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şiirlerinizi sondan başa değil de, baştan sona okumak istedim. Ilk sayfaya ulaşınca, asıl hazinenin burada saklandığını görmüş oldum :) Emeğinize, yüreğinize, kaleminize ve ilminize sağlık.. Sizi üzeceğini düşünmesem, şiirlerinizi hayranlıkla takip eden bir okuyucunuz olarak; devamını yazmanızı ısrarla talep ederdim..
"Herkesin bir hayat hikâyesi, acı tatlı anıları vardır elbet." Hayat hikayelerinin ayrıca işlenen bir alan olduğunu; dinlediklerimiz ve izlediklerimizden anliyoruz sanki hocam. Öyle midir bilemiyorum ama; şahsen bana çok şeyler öğrettiklerinden o kadar eminim ki..
Sizin hikayenize özellik katan nedenlerden biri de; bunu en sevdiğimiz dil olan, şiir dili ile anlatmış olmanızdır. Konular değiştikçe aralarda durup düşündürdü, azıcık da olsa gözlerimizi nemlendirdi :)
Tekrar okuyacağımdan eminim.. Siz ve sizin gibi hocalarımız hep yazsınlar yeter ki.. Allah' emanet olun, derin saygılarımla..
Derin bir Ah!
Ne kadar da benziyor o dönemlerin hikayeleri birbirlerine.
Rahmetli Murat Çobanoğlu'ndan da birkac tane dinlemistim internet aracılığıyla..
Keza ailemin hikayesini yazmışsınız sanki..
(Sanatsal boyutu hakkında yorum ekleyecek donanimda degilim biliyorsunuz, bağışlayın lütfen)
Rabbim sizin ve ailenizin afiyetini ve huzurunu daim etsin.
Ebediyete irtihal etmiş tüm yakınlarımıza, kardeşlerimize rahmet, merhamet ve mağfiretiyle muamele etsin inşallah 🤲
"Forvetin şutlarını tam doksandan alırdım
Her uçuşta havada on dakika kalırdım."
🙂
Başka bir başlık adeta..
Derin saygılarımla...
Sisli Zihin tarafından 11/14/2023 10:46:53 PM zamanında düzenlenmiştir.