Susuzcakaç hoş kalış sakladın yarısı ölüm yarısı gülüm yüzüne ? siyah bir söz düştü önce diline sonra birkaç damla kanayan yaş ellerini hiç böyle görmemiştim ne vakit tutsam buz gibi olurdu kalbi üşüyen gülkız’ın elleri kuru. şimdi kime adını versem ağlıyorlar böyle gitmezdi o diyorlar susup ölüyorum sen kadar susmak ne adi hâl bilsen. bir bilebilsen an yaşamak değildir sözleri kefen yapan eceldir gece oldu mu o ülkede? yağmur soluklu dediğin şehirde hep ağlayan kaldırımların gri binaların eşiğinde bekleme içeri gir artık bir de böyle dene ölmeyi yüreğin kaç kurşun yediyse annenden bir kurşun da sen sık çekinmeden seni kimseler bilmez a gülüm al bahçeler gibi geçer gider ömrün hep bir hasretlik hep bir sancı baban olsaydı yırtar atardı acıları sabah toprak kurudu buralarda bahar selamladı sensiz şehri bir uçak havalandı sonra seni götürdüğü gibi uzaklara bu da götürüyor birilerini umarsızca bir şiir kaldı senden bana hatırla denizin kızı boynunda kolyesi acılarla adımlıyor hayatın vah’larını ki bu son sözüm olsun sana sen ölmeye gittin ama ben kaldım ardında susuzca... |
içeri gir artık
PEKİ GİRMESEKDE GRİLERE.
YEŞİLE, PEMBEYE KIRMIZIYA KOŞSAK DURMAMACASINA.
BU ŞEHİR BU HAYAT ÖLDÜRÜYOR BİZİ. ONUNLA BİZDE GRİLEŞİYORUZ SANKİ.
ÇOK BEĞENDİM ŞİİRİNİZİ