TEK VALİZyine göç telaşı sarmış hüznün evlatlarını. insanlarım ürkütülmüş kuşlardan farksız. bir melanet bulutu sarkıtmış kanatlarını, bir fırtına kopmuş ki, uğursuz ve zamansız. kesin, nazi artığı, führer benzeri biri buyurmuş: “bu topraktan silinecek iziniz! kendinizce değerli sandığınız şeyleri tek valize doldurup götürebilirsiniz.” doğduğun ev, oturduğun eşik, emektar soba gülleriyle söyleştiğin bahçe, gezip tozduğun kır nasıl olur, nasıl konur tek bir valize, acaba derin bir mazi sığ bir valizde nasıl taşınır? ses ettikçe yüreğinin derinlerinden bir bir okul zilleri, tren sesleri, yaşanmış her sevinç, hele o sarışınlar, o esmerler… her biri bir şiir, o sevdalı geceleri tek valiz alır mı hiç? mezarları kirletilmiş ananın çığlığıyla babanın sitemleri, her birinde bin kahır, ve o şehit anneleri, yitenler yana yıkıla, tek bir valiz içersine kolay mı sığdırılır? alınmazsa çocuk gibi ağlar aliş’li tuna lofça’nın kayasını duman kaplar, sis bürür. can dobruca elbet kızar sali yaşar oğluna, valiz dışı kalırsa, rodoplar küstürülür… “varınızı toplayıp defolun!” deniyor bize, insanlıkla yüzleşmeden ve tarihe sormadan: nasıl girer, nasıl sığar minicik tek valize sevgimizle büyüttüğümüz koskoca vatan? |