11
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
2294
Okunma

Hüzne doymamanın açlığı var karanlığın bakışlarında
Yüreğimi aydınlatamıyor yıldızların muştusu
Beynimin hücrelerine sıkışmış bir düşü hırsla siliyorum
Umudumu körükleyip beni maviliklere götürüp
Birden yere fırlatıp ağrımın sızısına dokunmasın diye...
Bu hallerimi çocukluğumu bildiğim gibi bilirim
Birikmiş korkularımdan kaleler yaratırım
Tutar özümü öper içine saklarım..
Bilmem ki bir ben miyim kendine göçebe
Uçurumun kenarında sürekli ayaklarına bakan
Boşuna bu savaş meydanında naralar atmam
Ne zaman aşmaya çalışsam duvarları,
Çaresizliğimin kanatları çarpacak suratıma...
Bırak beni,
Kelimelerin boğazımı sıktığı dar vakitler kapımda
Kaçak bir söz gibi satırlardan fırlayıp yine de
Dokunamıyorum gamzelerimdeki dudak neşene
Kocaman kainatın ortasında
Beli bükük yaşlı umutlardayım
Parçalanmış bir yaşamın soluduğu
Cinnet anlardayım
bu gece kalkıp yıldızları vurdum kahkahalar atarak
Yakamozları topladım avuçlarım kanarcasına
En çokta martıları öldürdüm
Ölü limanın artık kumsalımda kumlar tedirgin
Üzerime basan gölgeler ürkek
Dokunmayacağım size gölgeler
Yansısın gözlerinizin gerçekliği deniz bakışlarıma
Biliyorum ki sustukça ben
Sizler konuşacaksınız
İnsanlar arasındaki bu
Ağır ve kanlı didişmeyi anlatacaksınız
Diyeceksiniz ki;
“ kazdığınız mezarlar kendinizin
kimseler görmeyecek sizi
kimseler bilmeyecek
bir biz ağlayacağız size”…