Sus!!Şiirin hikayesini görmek için tıklayın biraz evvel
17 temmuz 2010 pencereleri kapat rüzgârı önle asi bir karanfil gezginmiş ödünç bir koku ver ona merhemlenmemiş acılarla gezinsin odalarda dört duvarın konuşmayan tutuklusu sevişmek yumruk olduğunda uykulardan kaçtı taşı parçalarcasına koştu yetmezken ölüm hevesli intiharlara martılar konuşuyor sus!! her ay vakti deliliğim gülümsedi ellerin yoktu kalbimdeki sevi bütün kirli aşklar adına gökteki bulutları temizledi ben umut ısmarladım sus!! uyandığımda uysallığımı ararken sen yoktun sesin yoktu cırcır böcekleriydi zaman duyamayacağını bile bile sürgün bir gemiciye seslendim kara sakallarına şefkat sundum hep gelemeyene gidilir, yollara düş- tüm kendime vardığım şehrin istasyonu bile şarap kokuyordu herkes kendi resimlerine ağlar sus!! benim meleklerim ve şeytanlarım var Tanrı ise etkisiz elemanların sahte yakarışlarıymış yatağıma gelen kahvaltı belki kırmızı bir gül af et beni demenin alıntı yapılmış film fragmanıymış kadın hiç bir böceğin pişmanlığına inanmazmış sadece gülüşün düşseydi avuçlarıma sus!! anladığım ne varsa attım denizlere üstüme üstüme gelince tuzlu öyküler testi testi duygular kırmızılar!!! sensiz hiçbir şey dolmaz derdim ayrılık her aşk için gerekliydi soyunurken sevda değişimi unutma sersem dudaklarım hala öpmek istiyor seni sus!! |
hiç bir zaman bir araya gelemediler
ayakları yoktu çünkü
ve gerçek olan sadece hislerdir
gerisi
dokunuşlardan kalan çöplük
ve kendi ayağına sıkan bir şehir
o şehir de yoktur aslında
bir şiire mecbur edilmiş sanrılar toplamı.
aşk ve kötülük
hep aynı yerde
birbirleriyle ne zaman konuşsalar
biri gelip
uyumsuz ve zamansız sözcükler bırakıp gider
gitmek bir sanattır
kalmak
heykel yontuculuğu.
biri giderken
başkalarının ömrünü giyerek üstüne
uzaklardan bir zarfın içinde
kullanılmış bir rüya gönderir
başkalarının dudaklarıyla öpülmüş
bir öykü...
kutlarım Nilgün
sağlam bir şiire eşlik etmeye çalıştım.
affet.