"KONUŞ AMA BAĞIRMA!..."
"KONUŞ AMA BAĞIRMA!..."
Yokluğunun dil tutmaz mülhidiyim Çığlığım yine ağır aksak Boğazımda sıkışan canhıraş... İçim titriyor gözlerimi yasladığım avuçlarımda. Her yüzeyi çizmez kalemim, Boncuk boncuk terliyor tasavvurum. Meş’um serzenişler giydiriyorum katlime Sıradan bir başlık atıyorum günü geçmiş hebâya: "Sus...Konuşma...!" Şairane heyecanımla Üstesinden gelemediğim figâna ramak kalalarda Ellerimi bırakıyorum beynimdeki acımasız uğultuya. Hüzünperest bir şiir siniyor kanıma: Hücremde çelimsiz harfler İstemsiz yanaşan heceler Ve Tekbir’leyemediğim sözcükler... Devriliyor üstüme devrik diye tutturduğum dizeler. Korkunç bir firara teslim ediyorum başkaldırışı Daha düne kadar hükmümdeyken mecâzı Şimdi büsbütün kaçırıyorum ipini mülevven gerçeğin. Ve kuralsız bitiş tümcesi... Duruyor karşımda utanmadan. Tutarsız benzetmelerimden tut; Bulanık tezatlarıma kadar ne varsa Suçüstü yakalanıyor, Ardında terkettiğin dilsiz itikâfa. Kifayetsiz kafiyelerin her yakarışında Can çekişiyor kalemim dağınık sözlerin kuytusunda. Dudaklarım kaldırmıyor yalpalanışı Boyun bükmektense kusursuz vicdanım Sana inat, Yırtıyorum gidişinin bıraktığı bu mel’un yalnızlığı... Oysa ne çok bağ/ış/lamıştım kendimi Kopmasın diye üstüne titrediğim halkalarımla. Kenetlenmek zordur aşka... Bir kere tutundun mu saçlarına Kaçıp sığınamazsın rızası alınmaz hicrâna. Ama koptum işte Ey saçlarına takıldığım dikiş tutmaz yara...! Hasarı ağır zelzelelere kurban gittim şimdilerde Yüksek tonajlı bir elemin altındayım hem de. Her yer karanlık: İçi boş,dışı boş... Kelama yenik tüm seslerim, Ne kekeme bir susuştur bilir misin? Bilir misin ölmeden "ölüm"ler beklemeyi, Tutukluyken sevgim Nöbetindeyken hasretim Ardı kesilmez vardiyalarımda "sen"/de/lemeyi? Aşikârdır cümle âleme sızım Bir sen varsın ortasında kuru bir inadın. Bir an olsun dokunup fehme Sıçrayarak cüzzamlı uykularından Sakın bilme! Bu şehir ne sevdalar gömdü kanlı elleriyle Köprülerine,tepelerine... Oysa ben kaldırım taşlarına saklamıştım adını,çocukça Kimse görmemeliydi,duymamalıydı Ve bilmemeliydi, Adını adım adım adımladığımı. Kıskanırdım yoksa her adı Çılgına dönerdi hiddetim,ağlardım Ve ilikleyemezdim adıma Kördüğüm attığın adını. Şâd ol sevgili! Koparıyorum göğsümden sarkıttığın b/ağını... Karaya çalan bu eylül akşamının kavruk soluğunda Kıstırılmış ruhumun tahakkümüyle Salıyorum uykusuz bedeni şehrin azizliğine. Sokaklar... İzini kaybetmiş birer kimsesiz çocuk. Tutulmazsa ellerinden öksüz caddelerin Yetim kalır tüm arayışlar Ve kana karışır esrarengiz yok/ol/uşlar. Umursamıyorum... Topukluyorum gece ayazını Daha bir kalabalıklaşıyor iç içe yalnızlığım. Ne yana gitsem Omuz atar kadim âşıklar Çehreme koyu bir "öfke" çarpar her maske. Yeter...! Daha fazla toplama düşlerime laf anlamaz bu güruhu! Sabıkalıyım zaten aşktan Söküp atmadıkça yüzümden ruhunu Linç edilir birazdan mâsum yüreğim. Devrilirken ayaklara feryadım Kan kaybından giden bir ömrün ardına Ucuz bir v/eda takınıp Sakın sığınma! Henüz sönmemişken yıldızlar yeryüzüne Takılıyor umudum boğazın serinine. Tam da yetiştim demişken sevdaya Asıyorum karanlığımı gök/yüzüne!... Senden uzak çığırtkan bir intihar... Kapayamazsın gözü açık vuslatı İyisi mi,ellerini tazele!... Bak sönüyorum işte Sakın görme! Belki aşk,biraz da muhalif kalmaktır belleğe Belki de uymamaktır kalpteki bu düzensiz ritme. Biliyorum,bu keşmekeş firkate gebe... Dayancımın son raddesindeyim Çok uzaklarda sen Satarken evhamı gurura Bu çocuk yanıma kanıp Kurulu pazarlardan beğenmem ihaneti bir daha. Serabına niyet edilmez artık hiçbir mukaddes toprakta Gözlerimde çoktan baş gösterdi kuraklık Teyemmüm etmek yakışmaz âş/ı/ka... Bir katre bile dilenmeden çoraklaşmış hislerinden Tuz olup pıhtılaştığın yaramdan söküp resmini Akmalıyım ulaşamadığım yegâne Aşk’a... Çıkarıyorum artık seni benliğimden Kimi b/eklersen b/ekle!... Gaybın tek hüsranı değilsin sevgili! Tutuklusun ihanetten... Kelepçeler "ben" sıkar şimdi kollarında Hakkını aldım susmanın "Konuş ama bağırma!..." Sezgin Karadağ |
yüreğinize kaleminize sağlık
saygılarımla,