1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1048
Okunma

Babilin asma bahçelerinden çaldığımız üzümleri , şarap yapıp harama bulamıştık dilimizi.
Tersine akan nehirler gibi deli doluydu sevdamız.
Kahinlerin falları doğru değil.
Duyduklarına inanma demiştim Keira...
Kandırırlar seni.
Kan ile yazarlar yazgımızı
Yok ederler seninle dolu mabedimi...
Ne oldu şimdi...
Sesin neden uzak.
Neden uzak bedenin.
Münferid gecelerimin tarifi yok.
Özledim Keira çok özledim...
Hak kaleminin mürekkebine sızıp , şakaklarımdaki boşlukları doldursana...
Ya’kûbun kervanları geçmez ,
Yûsuf ’ un atıldığı kuyunun önünden
Ne su isterler , nede susuzluğa sebebiyet verirler.
İz bilmez, yol yordam bilmez
Yolunu şaşırır çöker oldukları yere develer...
Haman’ın askerleri duymasın , görmesinler bizi
Suçsuz yere recm ederler Keira
Ayırırlar yokluğunu varlığımdan
Eros bile güler halimize
Seni de benim gibi dinlemeden mahkum ederler.
Rüyalarını anlatma öyle herkese Keira !
Yalan söyler yakarlar sineni
Kızgın çöllerde yem ederler akbabalara
Nefret dolu bakışları var onların Keira.
Dudaklarındaki zemzem damlacıkları düşmesin toprağa
Zira Cennetten kovuluruz Cehennem ateşi kıyamaz güzelliğine
Üç vakte buluşuruz.
Sen ağlama...
Sil göz yaşlarını Keira
Sil göz yaşlarını...
5.0
100% (2)