SÜLO AĞA
Eskiden köyümüzde bir Sülo Ağa varmış,
Her muhtar olduğunda bekçiden dayak yemiş; Sözü vaatle karmış köylüyü heves sarmış, Siz beni muhtar yapın aşta gürlük var demiş. Köye sandık kurulmuş, Ağa’mız öyle coşmuş, Hemen binmiş kır ata köyde dörtnala koşmuş, Kürsüye çıktığında dili o kadar hoşmuş, Köylüler de Ağa’ya düşte birlik var demiş. Yeniden muhtar olmuş, kurban kesmiş köylüler, Etrafını sarmışlar asillerle soylular, Uzaktan bıyıklılar gelmiş uzun boylular, Geleni zengin etmiş, başta dirlik var demiş. Nasıl ki köyümüzde mahsuller iyi bitmiş, Bekçi çok öfkelenmiş yine Ağa’yı itmiş, O da almış şapkayı ses çıkarmadan gitmiş, Köylüler sorunca da işte sırlık var demiş. Ejderhalar, kuzgunlar basar durur sarayı, Ambarda tohum kalmaz, düşünmez fukarayı, Bir böyle, iki böyle köylü açmış arayı, Ağa kaşınıp durmuş, kışta zorluk var demiş. At düşmüş emanete, kusurluğuna sapmış, Kusurluktan kaçarken hızla kamyona çarpmış, Köylü de kuyruğundan kemençe yayı yapmış, Bir destan yayınlamış, leşte varlık var demiş. Gün doğmuş, sis azalmış, kusurluk aydınlanmış, Ağa at hırsızıymış, köylü demokrat sanmış, Eşkıyanın hükmünde ne horluklar yaşanmış, Köylü tokadı çakmış, beşte morluk var demiş. |