TUZ MESELESİ
Bir memlekette ilmi akılla ekerlermiş,
Yeniliğe, icada can feda ederlermiş, En uyanıklarına akıl dane derlermiş, Yöneticilerini onlardan seçerlermiş; İsterseniz onların dinleyelim sesini, Bakın nasıl çözmüşler bir tuz meselesini. Ahali çok bunalmış, kalkmış düşmüş yollara, Gitmiş yöneticiye demişler çare ara, O da demiş ki önce sorayım azalara, Onlar da şu anda yok, gitti arpalıklara, Tavsiyelere göre hareket edeceğim, Her ne gerekiyorsa derhal önereceğim. Zam üstüne zam gelir her gün benzine, gaza, Yansır her nevaleye düşer ocağımıza, Kuruşumuz kalmadı onu da versek tuza, Derdimize bir çare dayandık kapınıza, Diye, bir de dilekçe şikâyete eklerler, Yöneticiye verip dışarıda beklerler. Öfke ile dışarı çıkar ordan bir aza, Bekleyen ahaliye bağırır kıza kıza, Öncekiler ne verdi bizim avucumuza? Onu merhem edip de sürelim yaranıza, Sitemi, şikâyeti herkes iyi biliyor, Tuzu ekip biçmeyen gelip bizden diliyor. Beyim özür dileriz olmaz kulun hilesi, Seçmenler seçilenin elbette ki kölesi, Dedik yöneticimiz memleketin kalesi, İrade gösterirse biter halkın çilesi; Tuzu ekip de biçmek öğretilmedi bize, Sizi rahatsız etmek yoksa ne haddimize. Tuzu ekip biçmeye orada anlaşırlar, Tohumluk tuz alırlar, çuvallarla taşırlar, Neşe ile sevinçle evlere ulaşırlar, Kazmaları alırlar bahçelere koşarlar; Güneye ekin onu, sakın ekmeyin kuza, Yöneticimiz dedi biter, yetişir yaza. O kadar tuz ekmişler bekle bekle bitmiyor, Yönetici demiş ki herhalde bir şey yiyor, Her ne yiyorsa onu gece yiyip gidiyor, Onu yiyen de sizi ahmak mı zannediyor? Tuzu yeniden alın sıcak yerlere ekin, Bahçeleri koruyun, silahlı bekçi dikin. Gece ay ışığında iki bekçi beklermiş, Sinek konmuş birinin alnında pineklermiş, Hafif ıslık çalarak ötekine seslenmiş, Parmağıyla gösterip, onu işaretlermiş; Arkadaşı tüfeği doğrultup, nişan almış, Sineğe ortasından çekip bir tane salmış. Tüfek sesini duyan ahali bir sevinmiş, Yatağından fırlayan koşup bahçeye inmiş; Alkışlar arasında yönetici de gelmiş, Tuzu yiyene orda durup, şöyle seslenmiş; Demiş bir sizden gitti, kazayla bir de bizden, Ona acımıyoruz, olduk ekilen tuzdan. Bir iki ahmak orda tuz biter mi demişler, Ahali gruplaşıp, birbirine girmişler; Bu kez akıl daneler tuzları yüklenmişler, Olayı çözmek için analize gitmişler; Meğerse o gidenler tuza ambar kazarmış, Bir kısmını eritip, teraziyi bozarmış! Ambarda eriyen tuz dışarıya sızmazmış, Ülke tuza harcansa yönetici kızmazmış, Kokusu dışa vursa tek kelime yazmazmış, Sürekli saz çalarmış, moralini bozmazmış; Tuzu yalayanlar da saz sesine azarmış, Birbirine devamlı aşk mektubu yazarmış. Bazen yöneticinin düzen tutmazmış sazı, Kulağını burarak, arada bazı bazı, Akordunu yaparmış Afraham’ların kızı, Sesi ayarlanınca çekilirmiş de nazı; Derinden doğru esen rüzgâr sesi duyarmış, Millete el sallayıp, o seslere uyarmış! Birisi tuzcuları birbirine kıslamış, Gaza derin basınca biri öyle toslamış, Bir kamyona resmini boydan boya yaslamış; Paslı bir gaz kokusu her tarafı puslamış, Millet kokudan bıkmış, ayılıp pusu delmiş, Yeyip doymayanları hiç tuzlamadan silmiş. Meğerse birileri kalasları oyarmış, Saz yapıp yönetici makamına koyarmış, Sözde halkın malıymış, kendisinin sayarmış, Akort bahanesiyle bütün halkı soyarmış, Millet analiz etmiş akorttaki avazı, Bakmışlar leş kokuyor, tıpkı nevale gazı. |