GİTME ZAMANI…Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Şiir… Duygu yoksunu, kelime fakiri olunca şair; yazdığı şiirler kaç kez düzenlenir?... Üstat beş desin, ben on diyeyim, hiç fark etmez ki; bayağıdır, aynıdır, süssüzdür… Gösterişsizdir ve görgüsüzdür… Kızgınlığım kendime… Anlatamadım diye, savaşamadım diye… Sevemedim, belki de sevdiremedim diye…
Şimdi mi?... Şimdi, gitme zamanı… Düş görmek gibi yaşamak geçmişi, rahatsız etmeden kimseyi, kimseleri ve son kez ayaklarımın üstünde kalkarak, direnerek yaşama ve hiç kimseden yardım almadan yaşamak son günleri… Sonra, unutulduğunu, sevilmediğini bilerek gitmek, susmanın da erdem olduğunun farkında olduğunu bilerek gitmek… “Sizinle geçti, en güzel günlerim, yaşadıklarımdan pişman değilim” sözünü, mezar taşına işlenmesini vasiyet ederek… Sevgili Suna, tarih yaklaştı, Gitme zamanı, geldi ve çattı, Fark etmiyor, Ölüm ile eş anlamlı olunca gitme, Bir gün sonra, bir gün önce… Bugün, biraz İstanbul’u dolaştım, Sarayburnu’nda balıkçı dostlarıma uğradım, Hamsi yedim, şarap içtim onlarla, Çimenlerin üstünde yalın ayak dolaştım, Yanımda yoktun, üşüdüm... Sakızağacı sahilindeki o ağaç, Hani, yüzük merasimine şahitlik eden, Kesmişler, yerine çiçek ekmişler, Üzüldüm… Öğleden sonra yağmur başladı, karşıya geçtim, Çay içtiğimiz yerde tahtalar ıslak, Kız Kulesi pusa alabildiğince tutsak, Saatler boyunca aynı yerde oturdum, Yağmur bana, ben yağmura inat ettim… Eski günler geldi aklıma, park ıssız, kaydırak soğuk, Defalarca kaydım, uçurum sandım. Sizi sizsiz yaşadım son kez, Kaç kez öldüm bilmedim, pes etmedim… Suna, bu şiir belki de veda şiirim, Veysel, “Ben giderim adım kalır” demişti, Bir yazı yazılacak mezarın kenarına, Ararsan, bulursan, gelirsen ve okursan, “Sizinle geçti, en güzel günlerim” “Yaşadıklarımdan pişman değilim”… Yıl ikibinonaltı, Mart ayı, günlerden Pazar, Yağmur kuzeydir, poyraz sert eser, Sabahın erken saatinde salâh okunur, Unutulan, sevilmeyen “söz” gider… (yeni düzenleme… İST. 07. 11. 2011 / 02. 30) |