GEÇ KALINAN İNATÇI ÇABA…Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Şiir denemesi değil... şiir, hiç değil.... dayanılmaz yaz sıcaklığında okuyanları gülümsetme arzusu...
söylenen söz basit olsa da içten, hadi deyince Suna, vurduk yola, kayıktan, denizden çok uzaklardayız, olsun; heyecanla, “heyamola” bağrışlarıyla… ikimiz de yaşlıyız, bitap düştük, ahlat-ın gölgesinde molayı verdik, yaşımıza, başımıza bakmadık, hiç utanmadık; yeni yetme utangaçlığı ile öpüştük… tutuşan ellerde aşk yangını var, Suna aksıyor, artık yoruldum diyor, sanki haz alıyor gibiyiz, ayak sızılarımız; kahkahalar ile halimize gülüyor… o yere ulaşmaya inan az kaldı, seni sırtıma alayım mı? yorgunsun, istersen sıkıca koluma gir, beni bırakma; yeter ki pişmanlık duyma sakın… Suna soruyor, nereye gidiyoruz?, o nine, ben dede, ikimizde yaşlıyız, ah be gözüm, anlamadın mı hala? bu yaşta; geç kalınan aşk kaçamağındayız… yanakta gamzenin feri sönüyor, yürek solgun, olmuyor farkındayız, yine de üç zaman öncesinde yitirdiğimiz, sevgiyi yakalamaya çalışıyoruz… İST. / 17. 06. 2012 / 15. 30 |