...
...
Sokaklarında serçelerin gülüştügü Omuzlarımıza konan polenlerin gamzelerinde Ekim güneşinin sarı ağlayışı ikindilerde Salıncakta sallanan kızın gülüşünü Seyreden uzun kirpikli bir çocuk gibi Balık, ekmek, sen ve ben Tutuşup bir kentin ortasında Koşar adım çıkmalı galata kulesine Bırakmalı rüzgâra hayallerimizi Çamlıcaya uğramalı Kırık bir hazerfen olmalı Adımlamalı her karesini Voltalar firar Çiçeklenmeli ellerinde son bir bahar Sonra ver elini istikllal... En güzelinden Sinema salonunda Değişmeli rollerimiz Ben Türkan Şoray olmalıyım bir anda Upuzun kirpiklerimle, boyamalıyım dudaklarımı Vişne çürüğü kırmızısına Ve sen yağız oğlan Arkamızda koca bir çınar İnce kağıda sarmalıyız tütünü Çalmalı bir mızıka yada kırık bir saz en içlisinden Kasketi önüne düşmüş bir adam yürümeli Bir kadın yetişmeli adımlayarak ardından Sarayburnunda durmalı biraz Göğe bakmalı oturduğun kayalıktan Demli bir çay tadına şiir okumalı Çıkmalı yürüyerek piyerlotiye Bakmalı halicin gizli sığ sularına Dökülen ışıklardan fal açmalı Biri sen olmalısın beyaz martım, biri ben en yeşilinden Sonra ellerimi tutup götürmelisin beni Mavi bir denizin en kederli mavisinden Ağaçların çıplak yanına aldırmadan Sarı yaprakların arasından Çılgınlar gibi koşmalıyız Şimdi yazıyorum işte Geç kalmadan Her geçen vapura el sallamalıyız Biz seninle hiç İstanbul olmadık Ne el ele seyrettik güneşin doğuşunu Ne gökkuşağının altından geçtik Ne de ıslandık ask ıslatan bir yağmurdan Kapalı çarşıda bir düş bahçesi, antik bir duvar yazıtı Gümüş yüzükler takmadık parmaklarımıza Saçlarımı düzeltmedin rüzgârın her dağıtışında Biz seninle hiç dinlemedik vapurun siren sesini Biz hiç İstanbul olmadık seninle Bebekte gezemedik hiç Küçük çakıl taşları toplayıp atamadık denize sektirip Hiç sonbaharda sarılıpta yürüyemedik İstanbulda Arşınlayamadık seninle ara sokakların küflü yollarını Madamların arkasından bakarken “vay be” diyemedik “Ne kadınmış kim bilir zamanında” Kum kapıda içemedik, en çalgılı- çengili sofrasında olamadık Balık, rakı sensiz kaldı soframda Bir tek gül yalnız bu masalda Biz seninle hiç İstanbul şiiri yazmadık henüz Mevsim döndü, gün döndü, devrildi gece Saçlarma astım balkonu her sabah Ne hikayler yazdım ne öyküler İstanbula Adını sakladım şehrimin göz nazarına Biz seninle hiç ağlamadık sarılıp bir şarkıya Bir simiti üçe bölüp yemedik Geçerken gözlerimizde marmara... ... ... |