Asıl Sana Yazık
Yaşadığın şehrin sokaklarına g/azap gibi çöken
Ayrılığın gözlerine Tül diye, Kirpiklerini indiriyor uçan melekler, Sol yanım acı, İçten içe acıtan bir sancı, Karanlığa düşer bir yolcu, Bilinmezde bekler bir hancı, Sağ yanımda alev alev bir har, İçimde yanıp sönen bir nar, Hiç bitmeden süren hastalıklı bir bahar, Soluduğum her anda tükenmeyen bir ezam var... Bana hediye diye marazlı bir bahardı getirdiğin, Sen bana yerine getirilmemek üzere verilmiş bir Umuttun tanrıdan, Ne ayrı Nede gayrı Olabiliyordu gözlerde ağlayan sözlerimiz, Demir bir paranın ön yüzü ben, Arka yüzü sen gibi bir aşktı bizimkisi, Ne kadar ayrılmak istesekte, Kopamazdık hiçbir zaman Bu kadar Birbirimize sırt sırta verip Dayanmışken, Ayrılamıyordu yollar başka caddelerin içinde Barınan yaşamlara. Çıkmazdı bütün sokaklar, Aslında kendi karanlığımızdı Mum yakmaktan ürktüğümüz, Ve hep Karanlıkta pusluydu bakışlar, Hâlbuki bir ışıktı cılız Ve zayıf bile olsa, Yanan ve gözlerine bakınca, Görmek istediğini anlatan... Pusar kalır yokluğunda ruhlar, Dinlenmez bir daha aşka eren baharlar, İçerideki kırık plakta, Yükselir hüzzam makamında şarkılar, Dönülmez olur ufukta sevdalar, Her bir ilmeğinde yalnızlıkla örülen yarınlar, Yazık, Sana, bana, bize yazık... Umutlara, hayata ve yarınlara yazık... Can’a, Canan’a Doğmayan çocukların ismine kurduğumuz hayallerimize yazık... Beni burada bırakıp, Gidipte dönülmeyen bir gidişin Son seferine bilet aldığın ya sevgili, Asıl sana yazık... Güliz KATKAR |