ÜŞÜYEN BİR HAYALÖmür denen vuslatsız gölgeler oyununun, Titreyen perdesinde üşüyen bir hayaldim. Gözyaşında yas tutan garip serçe soyunun, Ağlayan gözlerinde yolun sonuna geldim. Dargın şaire dedim aşkı ne bilsin onlar, Yalanı söyleyen dil sevdamızı ne anlar. Külünden doğmak için kanadını çırparak, Kendini yakan Kaknüs gibi gönlüm dağlarda. Kırınca kil tableti bak yerlere çarparak, Ürperen ruhum tutsak o karanlık çağlarda. Kırgın şaire dedim, bıçağa sığmaz kınlar, Yârini sarmayan el sevdamızı ne anlar. İğrenç yüzlü cellâtlar aşka kıymasın diye, Gülüşünü gizledim aryanın ezgisine. Lacivert akan yaşım sana olsun hediye, Son sözümü sakladım şiirin dizgisine. Yorgun şaire dedim, yazdığım anı bunlar, Bülbülüne küsen gül sevdamızı ne anlar. Mermerinden kan sızan aşkın Taç Mahal’inde, Bu kaçıncı burağan yağmur getirir hüznü. Kurşunlara dizdiğin aşkın suç mahallinde Barut kokan elinle çizersin resmimi nü. Sürgün şaire dedim, mazide kaldı dünler, Ayrılık getiren yel sevdamızı ne anlar. Umut denen dizgini büyücüler alınca, Nefret uçlu iğneyi batırır budağıma. Sesli harfler tükenip lâl harfler çoğalınca, Şizofren bir tebessüm oturur dudağıma. Durgun şaire dedim, yârsiz yenmez öğünler, Hicranıyla akan sel sevdamızı ne anlar. Coşkun Mutlu / Ankara |
Ayrılık getiren yel sevdamızı ne anlar.
Yüreğinize sağlık.
Tebrik ederim.