"İpe Un Sermek"
İki dağın arası bir uzun vadi,
Yeşili kalmamış, suyu akmıyor. Elinden geleni yapmış elinden ne geleceğini bilmeyenler. Kiminin bağı bahçesi talan edilmiş, Kiminin yüreği paramparça, Gözünün önü, önü, ardı, sağı, solu; hepsi. Ne yandan bakarsan bak, baktığında görünür. Gözünü iki damla yaş bürür, İki sevda arasında uçurumlar büyür. Bir ümit yarayı belki bulurum diyerek. Yollara düştüm yalınayak yürüyerek. Üzerimde izi kalmış dünyanın, ellerimde rengi. Çok aradılar benden ırak, benden hızlı gidenleri. Geri dönenler oldu, cansız bedenlerini musalla taşında gördüm. Komşular uykudaydı gece gündüz, Onların komşuları piknikte, Pikniktekilerin arkadaşları bir tribünde… Gölü kaçıran futbolcuyu yuhalıyorlardı. Ben gidenleri belki dönerler diye bekliyordum, Saatte hayli geç olmuştu. Kaçıncı asır kapımızı çalarken, kaç tane asır bizi terk ediyordu. Tarih geleceğe hazırlanırken görevini ihmal ediyordu. İktidar “durmak yok, yola devam” diyordu. Sabah ezanı okunurken iki ihtiyar sokaktan geçiyordu. Yollar yalnızlığın kokusunu içime üflüyordu. Bir poligonda atış talimleri, Bir de yarasaların memeli olduğunu İlk kez duyan bir adamın şaşkınlığı dolduruyordu başkenti. Yıllar kimsesizliğin korkusunu ellerime tutuşturuyordu. Meclisin ne zaman açıldığını bilmeyen milletvekili milleti temsil ederken, Hangi sabaha hangi gecenin sonunda başlayacağını karıştıran bazı gençler Gecenin bitmesini istemiyorlardı. Atam izindeyiz, diyen bir vatandaş gerçekten yıllık izine çıkmıştı. Bir sokakta hır-gür olunca diğer sokaktan yardıma koşan insanlar Artık hiç görünmüyorlardı. |