1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1184
Okunma
Yapaylığı sara sarmalaya içimize
Gittikçe azalıyoruz kendimizden gittikçe
Ne bir selam var
Ne bir ışık eşiğimizde
Kendi rüzgârında kırılan dal gibi
Kalmışız anıların orta yerinde…
Eskiden; komşu, eş-dost ziyaretlerine gidilirdi.
Şimdi, uğrun uğrun geziyoruz sayfalarda.
Gruplar oluşturup
“Kuru kuru gadanı alayım, takır takır kurban olayım”
Ağırlanıyoruz, bildik- bilmedik herkesle…
Uçsuz bucaksız istek dolu heybemiz
Yer kalmamış yüreğimizde
Sevinci artırıp acıyı bölüşmeye
Fırıldağı olduğumuz camın
Devinip duruyoruz içinde…
Tohuma durmuş yaralarımız
Düşlerimiz masa üstünde.
Bir sayfadan kopyalayıp
Öbür sayfaya yapıştırıyoruz şıp diye.
Cıvıltılı dost sohbetleri yitik,
Çetleşiyoruz kekeme cümlelerle...
Yüzünü görmeden âşık oluyoruz
Elini tutmadan…
Saklanmışız o camın ardına
İşimize geleni ekliyor,
Gelmeyeni siliyoruz tık diye…
Baba!
Sen bunları bilmezdin ölmeden önce.
Annem de bilmiyor.
Yeni öğrendim ben de.
Tanımadığın kızım ve oğlum benden çok ileride…
Bütün üzüntüm onların adına işte…
”Özünde erdem olmayanla arkadaşlık etme” derdin
Birçoğunun gerçek adı bile bellisiz
Kim erdemli bilmiyorum ki
“at izi, it izine karışmış” bu yerde.
Kimi dürtüyor
Kimi olmayan şöhret peşinde
Kısacası baba! Adı Facebook
"Neyi arıyorsan sen o’sun" içinde…
Meliha KAR
5.0
100% (2)