SONBAHAR
Unutma,
Ben seni sonbaharda sevdim, Sonbaharı hep bu yüzden bekledim. Olsan da olmasan da Sonbahar artık en sevdiğim mevsim. Neticede Eylül getirmişti saçlarını Ve Saçlarında papatyalar… Kokusu bir dağ esintisi, Esmişti öyle başımda. Başımda kavak yelleri… Ne çok savurgan ne de çok durgun Sonbahar gibiydi ruhum Senin alacalı kış günlerinin yanında Ben daha dingin dururdum Sonra daha bir serin esti hırçınlığım Daha bir arttı yağmurlarım Bir Ekim gibi girdiğinde hayatıma Ben oradan oraya bir rüzgârdım. Eylül, Ekim arası… Yere düşen yapraklar gibiydi yalnızlığım Botlarım vardı, Sana yetişmek için iri adımlar atardım İçinde kaybolurdu ayaklarım Yapraklar vardı Sarıdan turuncuya hatta kimisi kırmızıya çalardı… Onlar uçuştukça anılarımı kondururdum uçlarına Üstüne bastığımda çıkan sese hayrandım ben aslında Bir o bir de camıma vuran yağmur… Ha bir de sıcak kahvem… Kahvemi alır, camıma vuran yağmura seni anlatırdım. Böylece kendimi Kasım da geleceğini ümit ederken bulurdum. Belki de sevmenin değil ayrılığın mevsimiydi Ekim. Çaresiz, Kasım’a ümit besledim Sonra Kasım oldu. Sonbahar, geriye kalan tüm baharlarımı alıp götürürcesine Beni darmadağın edercesine hızlı, çok hızlı esti. Ben, sonbaharlarda hep son baharımmışçasına bekledim… Seni bekledim, baharı bekledim En çok sonbaharda seni beklemeyi bekledim Belki Seni beklemeyi sevdim Çünkü sen her kış geldin… BAŞAK KURU |