MARS VE DÜNYANefesim, bir çocuğun ağlaması kadar aciz Bir annenin SESİ kadar sıcak uykum, Ama Senin avuçların Ağustos Böcekleri gibidir, Dokundukça yanan ve yandıkça acıtan… Gecelerime ışıktan da yakın şule avuçlar, Ve ben hep korkmuşumdur RAMAZAN akşamlarından, Belki bir pide kuyruğunda yalnız kalışımdandır, Belki masada bir tabak eksikliğindendir… Emmare nefsim kemale eremedi bu gece Tasvirini yitirdi, suretim yandı teninde Ve ben Somalili bir çocuktum Sen aç kalmışken yürekte… Mahşeri hissiyatım, gölgende kayboldu, Burhani dirençlerim, kahrınla yoğruldu. Sırtımda gezinen nefret asgari bir çığlıktı, Sende ölü, sende ihtiyari çıkmazlardayım... Belki bir cisim belki bir suhte Belki de bir Hallacım seninle… Asılmayı bekleyen bedenimde Hakkı dilenme, Dostum olduğundandır bu acı bekleyiş. Alman sokakları sen yokken bana dardır, Belki Rodos Heykeli’nin altındasın, Bazen Yedi harikamsın bazen kalbimde kirsin… Belki de Kâbe’nin çevresinde ihramınlasın, Sana da dev gibi geliyor mu yıldızlar, Sana da Eyyüb’ün acıları gibi geliyor mu ayrılık, Ya da bir ekvator sıcaklığında mıdır senin Güneşin. Ben Palmiyelerin gölgesinde, sıcaklığımı kaybetmişken… Sen galip gelmiş bir imparatormuşsun, Geda yalnızlığımla ben Yedi Kule zindanındayken… Köleler arasında geziniyormuş aşkımız, Ve sen Marslıyken bense dünyalıymışım; Ayrı atışı bundandır kalplerimizin…. Çünkü ben hiç yaşamadım İSA misali irtifayı... Benim Havarilerim açtı ve çıplaktı heveslerim, Bu yüzden sen Marslı ben Dünyalıymışım. |