Sensiz Geçen BayramlarŞiirin hikayesini görmek için tıklayın (*) Taç Mahal: Yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanıldığından dolayı; mehtaplı gecelerde Ay´dan bile daha parlak ve Romantik görünüşü ile herkesi büyülemiş; Doğulu Batılı birçok ünlü yazar ve şairin, yazı ve şiirlerine ilham kaynağı olmuştur.
İslam mimarisinin incisi olan Tac Mahal, Hindistan´da, Timuroğulları hanedanının 5. hükümdarı Şah Cihan (1593-1666) tarafından, o zamanki imparatorluğun başkenti olan Hindistan´ın Agra şehrinde, Jumna Nehri´nin kıyısında yaptırılmıştır. Dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilen bu türbe, Şah Cihan´ın; Dünya´ya on dört çocuk getirdiklten sonra genç yaşta vefat eden; büyük bir aşkla sevdiği eşi Ercümend Banu´nun (Mümtaz Banu) hatırasına yaptırılmıştır. Yapının mimarları, Mimar Sinan´ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul´dan davet edilmişlerdi. 1630´da inşaasına başlanan eser, 22 yıl sonra 1652´de tamamlanmıştır. Tac Mahal´in yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanılmıştır. Aynı mermerden yapılan ve yerden yüksekliği 82 metre olan kubbe, Mimar İsmail Efendi tarafından yapılmıştır. Kubbe üzerinde altınlı bir alem vardır. Türbenin beyaz mermerden 4 minaresi vardır. Anıtın dört yanına Hattat İsmail Efendi tarafından Yasin suresinin tamamı yazılmıştır. Mümtaz Mahal ve Şah Cihan´ın sandukaları üst katta, kubbenin altındadır. Sandukaların bulunduğu yerdeki kubbede insan ağzından çıkan her ses 7 kez yankılanacak şekilde bir akustiğe sahiptir. Şahın ve eşinin asıl lahitleri ise en alt katta bulunmaktadır. Tac Mahal´in yüzbinlerce akik, sedef ve firuze gömülü olan duvarlarında ayrıca 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci vardır. Taç Mahal, Dünya´nın en simetrik yapılarından biridir. (**) Ayyuk: Bilimsel adı: Capella olan Arabacı takımyıldızının en parlak yıldızıdır. Birinci kadirdeki yıldızlardan daha parlaktır.(0.08) . Güneşimizle hemen hemen aynı sıcaklıklta olan sarımtırak rekli bu yıldız bizden 40 ışık yılı uzaklıktadır.´´-Ayyuk´a çıkmak! .´´ veya ´´-Sesi ayyuka varmak! ´´ Deyimlerinde adı geçen, Ülker kümesine yakın olan Capella, Araplar tarafından Ayyuk adıyla bilinirken; bu yıldız Hindistanda: Brahma´nın Kalbi´dir. Her bayramda hayalin, gelip sordu: ´´Bu ne hâl? ´´ Dedim: Ömür nehrinde, sensiz yıllar yutuldu. Alev almış yanıyor kalbimdeki Taç Mahal. Sana ettiğim yemin... Sanma ki unutuldu. Ruhumun gündüzünde kaç kez Güneş tutuldu...? Gönlümdeki sarayda sırça köşkün yapısı, Sana kucak açıyor başkasına kapalı. Senden başka herkese kilitlidir kapısı. Yakut tahtı boş durdu köşkü yaptım yapalı; Bu can sana saklandı sen meçhule sapalı. Hasretle geçen günler, asırlara bedeldi. Ben bir haber beklerken, ayrı düştüğüm eşten, Müjde yerine Gül´üm son bir mektubun geldi, Kor döküldü kalbime, her zerresi Güneş´ten. O nasıl bir mektup ki, her satırı ateşten?... Kaderin avucunda çözülmez kördüğümü, Belki açılır diye zamana bırakmışsın. Kaç bayram geldi geçti, kim görmüş güldüğümü? Kayan bir yıldız gibi sen ufkumdan akmışsın. Gönderdiğin mektubun, bir ucunu yakmışsın! Çözülmedi gizemi, anlamı nedir bunun? Ya deli ya ölüydüm, anlasaydım ben eğer; Zaten benim her gecem: Sanki Kuzey Kutbunun, Gündüz bile donduran ayazına eşdeğer. Sevda ateşi beni içten ısıtmış meğer. Her bayram sabahında istisnasız biçimde, Belki de gelir diye yüreğim umutlanır. Umudun meşalesi sönüyorken içimde; Hüzün deryaya döner gözlerim bulutlanır, Ben resmini öperek bayramımız kutlanır! Senin bir tek cümlenden, gökten yıldız sökülür. Bilirsin bağrın bana: Çöldeki vaha, gelir. Kalbime sığmaz seda, dudağımdan dökülür: Bu gece de gelmedi, belki sabaha gelir... Hüzünlü bayramlara bir sayfa daha gelir. Hasretten bir kızıl kor, canevime yerleşir; Ayyuk´a seda taşır, bir feryat dudağımdan! Elemin dünyasında, yer ile gök birleşir! Vazgeçmezken ben asla, yeminli adağımdan; ´´-Çökmüş! ´´ haberi gelir bana umut dağımdan. Kendi kendime derim: Dinle ey bahtı karam, Bu köprünün altından bilsen çok sular akmış. Bekleme hiç boşuna yine O´nsuz bu bayram. Sen zindana mahkûmken, O başına taç takmış. Hüznün saltanat devri vuslat bize yasakmış! Umudun dağlarına gene bir tipi yağar, Dorukları baş eğmez yıkılmıyor bu kanı. Gözlerim elem yüklü buluttan damla sağar! Buzul kaplı zirveden lâv püskürtür volkanı. Kim görür, kim duyar ki: Gözyaşı sır akanı? Hüzünlü bayramlarda gizli ağıt yakanı!... |
Ayyuk´a seda taşır, bir feryat dudağımdan!
Elemin dünyasında, yer ile gök birleşir!
Vazgeçmezken ben asla, yeminli adağımdan;
´´-Çökmüş! ´´ haberi gelir bana umut dağımdan.
Kendi kendime derim: Dinle ey bahtı karam,
Bu köprünün altından bilsen çok sular akmış.
Bekleme hiç boşuna yine O´nsuz bu bayram.
Sen zindana mahkûmken, O başına taç takmış.
Hüznün saltanat devri vuslat bize yasakmış!
Umudun dağlarına gene bir tipi yağar,
Dorukları baş eğmez yıkılmıyor bu kanı.
Gözlerim elem yüklü buluttan damla sağar!
Buzul kaplı zirveden lâv püskürtür volkanı.
Kim görür, kim duyar ki: Gözyaşı sır akanı?
Hüzünlü bayramlarda gizli ağıt yakanı!...
İrfan Yılmaz (İrfanYılmaz)
Çok güzeldi vede çok anlamlıydı Üstadım,Doalarımla,Selamlarımla.