İŞKEMBE-i KÜBRA
Ben Kübra Bakırcı…
Kübra bebek. Hatırlamadınız değil mi? İkinci boğaz müjdesi verilirken İstanbul’a, Sessizce kayar gibi aynadan, Doymayan boğazım ile Göçüp gittim dünyadan. Ve not düştüm tarihe, Yok ettim bir atasözünü. Giderayak olsun size son hediye. Kalmayacak artık benden sonra Literatürde bir söz: “Mezarlıkta acından ölen kimse yok” diye… Ben Kübra bebek, Hatırlamadınız değil mi? Ben göçtükten tam 7 ay sonra Ramazan gelmiş dünyaya. Kocaman adamlar binerek uçaklara, Düşmüşler Somali yollarına. Neresi olduğunu bilmiyorum ama Bu Somali denen yer, Samsun’dan ya da Tekkeköy’den çok mu yakın? Eğer Samsun, Eğer Tekkeköy yakınsa Neden duyulmadı midemden çıkan sesim? Ya da neden burunlarınıza gelmedi, Acımdan kokan nefesim? Ben Kübra bebek, Hatırlamadınız değil mi? Boğazıma iki kilo süt bulmayanlar, Benim için söyleyecek bir sözleri, Bir şarkıları olmayanlar; Afrika’ya söylüyor şarkılarını… Dediklerine göre ise Oradaki kardeşlerimi görüp Utanmışlar insanlıklarından. Oysa o utancı bilmek için Gitmek gerekmiyordu uzaklara. Aynı utancı; Sadece birkaç yüz kilometre uzaktan Bilmem kaç kere yüzlerine vurmuştum… Ve her vuruşun ardından, Sizin yüzünüz keçe mi diye sormuştum… Ben Kübra bebek, Hatırlamadınız değil mi? Ben; Dilencilikle geçinen bir ailenin, Dilenemez dilenci olan son ferdi. Ben yalnızca Samsun’un Ya da Tekkeköy’ün değil, Kocaman bir ülkenin ayıbı Ve çare bulunmayan derdi. Ben; Sakat ve işsiz bir babanın, Acından ölüme giden nazlı bebeği. Kelebekler en çok üç ay yaşarmış: Ben; Fakir bir annenin, İki buçuk aylık sahipsiz kelebeği… Ben Kübra bebek, Hatırlamadınız değil mi? Benden sonra da geride aç kalan Ablalarım, kardeşlerim var. Mengenede sıkılıyor ruhum Onları her düşündüğümde. Ne olur, ne olur, yalvarırım; Suiistimal ederek açlığımızı, Ruhlarımız üzerinde gezmeyin. Ve ne olur yalvarırım; Uzaklara dikip gözlerinizi, Ayağınızın dibindekini ezmeyin… Ben Kübra bebek, Hâlâ hatırlamadınız değil mi? 21.08.2011 |
SEVGİLERLE