SABAH KAHVESİomuzlarımda yükü uykusuz bir gecenin, sanki yarış atlarının çiğnediği ezik hipodrom gibiyim. yine de kıvamında bir yerde olabilme isteğim, yine de yelkenim oluyor bu coşku, kuşlardaki, ve yanıma koşuyor ‘lale devri yadigârı bir saki’. ama benim isteğim şarap değil, bir kahve sadece, bugünün siftahı köpüklü, sade bir türk kahvesi, ki dinlendirsin bir nebze önümde koşan sesi ve dokunurken yüreğim bilinmez bir bilince, eleyeyim mazimi sık elekten dikkatle, ince ince. ısıtır, söker umarım, korkuların sarkaçlarını, bağrımın buzlu sağır suyunu eritir umarım, bir fincan kahvenin kaç yıl hatırı var tanrım? nerdeler o bir kahveye satanlar inançlarını, kendi vücutlarına vuranlar kendi kırbaçlarını? yağmura durmak kadar, korkunç kuraktan sonra, zevklidir duymak can evinde kahvenin buğusunu, hissetmek yudum yudum tadını ve eşsiz kokusunu… bir başkalık yağmış gibi bildiğim tüm ağaçlara bir başka başlıyorum bugün, ben bu başka bahara. altımda bir bulut yastık, taze kahvem masamda yorgunluğum buharlaştı, bir dal gibi zindeyim ve ‘ne çıkar fincanımdan’ merakı içindeyim; noel baba bekleyen bir çocuğum sanki şu anda, kahve falına asla inanmasam, kanmasam da. |
yorgunluğum buharlaştı, bir dal gibi zindeyim
ve ‘ne çıkar fincanımdan’ merakı içindeyim;
noel baba bekleyen bir çocuğum sanki şu anda,
kahve falına asla inanmasam, kanmasam da.
guzeldii turk kahveine olan hasretinizz. saygilarimla